Bazen durum tahlilinde deyimler “cuk” diye oturur!

Esaslı bir atasözü ya da kinayeli bir deyimle verdiğiniz mesajınızı, sayfalar dolusu yazsanız, aynı lezzette okura veremezseniz…

Birkaç gündür CHP Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal’ın tahliyesiyle birlikte siyaset kazanı iyiden iyiye ısındı…

Haberal’ın deniz kenarında takım elbisesiyle dalgaların arasında yürürken çekilen fotoğraf ve o fotoğraf üzerinden yürüyen polemik, dün Ali Rıza Tığ’ın kaleminde bambaşka yerlere akıp gitti.

Bir gün önce o fotoğrafın Pusula Gazetesi’ne nasıl ulaştığını sormuş, bu ilişkinin arkasında yatan gerçeği sorgulamıştım. Fotoğrafın hangi yollarla gelirse gelsin sadece Pusula’da yayınlanmasının da hakkını vermeyi ihmal etmedim.

Ali Rıza Tığ, dün çelişkilerle dolu bir yazı kaleme alırken bizi de palavracılıkla itham etmiş. İlk haberinde fotoğrafın Ereğli-Alaplı yolu arasında Mehmet Haberal Ankara’ya dönerken çekildiğini yazan Pusula, ertesi gün aynı fotoğrafın bayramın üçüncü günü Filyos Sahili’nde çekildiğini yazmış…

Tığ, sosyal paylaşım sitesinden aldığını iddia ettiği o fotoğrafı bir gazetecilik başarısı olarak gösterirken, fotoğrafı kimim çektiğini de bilmediğini söylemez mi?

Hayda…

Nasıl yani? Hem fotoğrafın nerede çekildiğini bilmiyorsun… Hem kimin çektiğini bilmiyorsun… Hem de altına kuru sıkı atıyorsun…

Anladığım kadarıyla Pusula, fotoğrafı Erkan Haberal’ın Facebook adresinden alıp altına senaryo yazmış. Yalnız küçük bir farkla… İki mekan arasında neredeyse 100 kilometre var!

Öyle ya… Alaplı nire, Filyos nire?

İyi de bize düşen palavra neresinde?

Erkan Haberal’la olan “duygusal!” yakınlaşmanız mı palavra?

Her Ankara’ya gidişinizde kapısını aşındırdığınız mı?

Mehmet Haberal’la yaptığınız röportajı oğlu Erkan Haberal’ın ayarladığımı?

Röportaj için yarım saat pembe köşkün kapısında beklediğiniz mi palavra?

Madem CHP Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal’ı, bundan sonra Erkan Haberal’ın objektifinden, Pusula Gazetesi sayfalarından takip edeceğimizi söyleyince bozuluyorsunuz, 32 dişinizi gösterdiğiniz röportaj fotoğrafının altına yağcılık olsun diye mi Erkan Haberal yazıyorsunuz?

Mesele ne o fotoğraf!

Ne de Mehmet Haberal röportajı!

Mesele bir gazetecinin mantık kurallarıyla açıklanamayan fikir erozyonudur!

Ali Rıza Tığ’a şiddetle tavsiyem…

Genel seçimler öncesinde sağ kulvarda aldığı pozisyon gereği, Köksal Toptan ve AKP kanadına şirin gözükmek adına Mehmet Haberal’ın CHP’den aday oluşuna getirdiği eleştiri ve alaycı yorumu yeniden okumasıdır… Cihan Haber Ajansı’na verdiği röportajda 21 yıllık gazeteci olarak Haberal’ın elini bile sıkmadığını, kendi sorunlarından Zonguldak’ın sorunlarıyla ilgilenemeyeceğini söyleyen Tığ, ne oldu da en koyu CHP’liden çok Haberal’ı savunur oldu? Yoksa Haberal’ın elini sıkınca aklı başına mı geldi?

Aynı röportajda benim görüşlerime de yer veren Cihan Haber Ajansı Muhabiri Abdullah Karabacak, açıklamalarımı kırparak verse de ben o gün söylediklerimin bugün de arkasındayım. Haberal, CHP’li değildir… Eğer Devlet Bahçeli kabul etseydi, oğlu Erkan Haberal’ın yönetimde olduğu MHP’den aday olacaktı. Özgür kalmak için mi CHP’den aday oldu? Kendisi gibi zindanlara mahkum edilen düşünce suçlularının sözcüsü olup mecliste bunun mücadelesini vermek için mi mebus oldu bunu hep birlikte göreceğiz? 

Kilosundan olsa gerek, rüzgara göre pozisyon alan Ali Rıza Tığ, bir gazeteci olarak fırtına gibi yıkıp geçmek yerine yağmur gibi herkese eşit yağmayı bilse bu tür “U” dönüşleri yapmak zorunda kalmaz!

Gerçi bu Pusula’nın ne ilk manevrası, ne de son olacak…

Malum önümüzde yerel seçimler var…

Ne kopartırsak kardır tüccar mantığıyla bakın daha kaç kez şekilden şekle girecekler. Düne kadar atıp tuttuklarına daha şimdiden salvolar yaparak yanaşmanın çaresini arayan Pusula’nın düştüğü acizlik sayfalarına da yansımaya başladı…

Umarım yine tükürdüklerini yalamak zorunda kalmazlar!