Genel seçimlerde aday olmak isteyen kamu görevlilerinin istifa etmeleri için verilen süre önceki gün doldu. MİT eski Müsteşarı Hakan Fidan kadar popüler olmasalar da rekor sayıda kamu görevlisi görevinden ayrıldı. İstifa edenlerin kahır ekseriyeti AKP’den aday adayı olduğunu açıklarken, sayının çokluğu yalnızca siyaset analistlerini değil, AKP elebaşlarını da şaşırttı. Başbakan muadili Ahmet Davutoğlu “İyi de, devleti kim yönetecek” serzenişiyle şaşkınlığını dile getirirken tevil yoluyla da olsa kamudaki kadrolaşmayı ifşa etti. Çoğu “hizmet aşkından” dem vursa da, müsteşarından, sınıf öğretmenine kadar bunca memurun AKP’yi tercih etmesinin elbette bir nedeni vardı…

 

Sayı bu denli çok olunca, konu, doğal olarak basında da ele alındı… Seçilmelerinden vazgeçtik, listeye girme şansı bile olmayan memurların ışığı gören pervane böcekleri gibi AKP’nin ampulüne koştuğunu dile getiren Gazeteci Murat Yetkin nedeniniyse tek sözcükle açıklıyordu: “Dönüşleri muhteşem oluyor.” Geçmişte yaşanan örnekler de gösteriyordu ki AKP’den aday olmak için görevinden ayrılan memurlar hızlı bir şekilde eski işine döner ya da daha üst makamda bir başka göreve getirilirken, diğer partilerden aday olmak için istifa edenlerinse analarından emdikleri süt adeta burunlarından getiriliyordu…

 

TC, AKP CUMHURİYETİNE DÖNÜŞTÜ

Dikkatli okurlar anımsayacaktır, AKP’den Zonguldak Belediyesi başkan adayı olmak için TTK’deki görevinden istifa eden M. Yesari Sezgin, Ali Bektaş’ın adaylığının açıklanmasının hemen ardından eski görevine iade edilirken,  CHP’den Kozlu Belediyesi başkanı aday adayı olmak üzere TTK Kozlu Müessesesi İşletme Müdürlüğü’nden istifa eden Nihat Kayabalı ise aylarca kızakta bekletildi… Yasal süreler son dakikalarına kadar kullanılarak mağdur edilen Kayabalı ancak mahkeme kararı ile dönebildi görevine… İşin ilginç yanlarından biri de bu olayın Halkın Sesi’nden başka hiçbir gazete için haber değeri taşımamasıydı…

 

Devletin kritik noktalarında üst düzey görev yapan bunca bürokratın AKP’den aday olması gösteriyor ki, 2015 yılının Türkiye’sinde, tıpkı çok şikâyet ettikleri tek parti dönemlerindeki gibi, iktidar partisi ile devlet iç içe girmiş durumda ne yazık ki… İnsan kaynakları konusunda çoğulcu yapısını yitiren Türkiye Cumhuriyeti, hummalı bir çalışmayla AKP devletine dönüştü artık… Tarafsızlık yemini eden cumhurbaşkanının meydan meydan dolaşıp AKP’ye 400 milletvekili istemesinden tutun da, İzmir Valisi’nin iktidarı kutsayan cümlelerle AKP karşıtı eylem yapanlar hakkında soruşturma emri vermesine kadar bir sürü uygulama ortadayken başka türlü de düşünülemez zaten…

 

AKP ANTİDEMOKRATİK BİR PARTİ

İktidar sarhoşluğu içindeki AKP elebaşları, sanki bu devran hiç dönmeyecek, dönemleri hiç bitmeyecekmiş gibi pervasızca hareket ediyor… Ehliyet, liyakat, başarı, kıdem gibi ölçütlerin hiçbirini dikkate almadan dilediği kulunu, canının istediği yere tayin ediyor. “Ne istediler de vermedik” cümlesiyle itiraf ettikleri gibi dün cemaatle birlikte çevirdikleri dolapların aynısını bu kez onlara karşı kullanarak devletten tasfiye etmeye çalışıyor… Herkesi kör, âlemi sersem yaparak kurdukları kleptokrasi cumhuriyeti ile servetlerine servet katarken, ürettikleri akla zarar mağduriyet teorileri ile de, oy devşirmeye çalışıyor… Ne yalan söyleyeyim hepsini başarıyor da…

 

AKP demokrasiyi sindirebilmiş, kurallarını kendi içinde hayata geçirebilmiş bir parti değil kesinlikle… Kongreler sürecinde yaşanan rezaletler zaten her şeyi anlatıyor. “Milli irade” diye yeri göğü inleten hacıağalar, bırakın milleti, kendi üyelerinin iradesine bile saygı duymuyor… Çaycuma ve Kilimli’de genel merkezin işaret ettiği kişiler seçilemeyince, demokratik tahammül yerine kongrelerin iptali yoluna gidilmesi, il başkanlığına bir ismin dayatılması, AKP’nin antidemokratik bir parti olduğunu gösteriyor… İşin yine en kötü yanıysa, Halkın Sesi’nden başka hiçbir yerel gazete bu durumu eleştirmiyor… Akıllarınca kente ayar vermeye çalışan çokbilmiş gazeteciler yeni başkana daha göreve başlamadan methiyeler düzüyor… Bunu sözde “sorumlu gazetecilik” adına yapan aklı evvelleri, tarih “AKP’nin ampulüne koşan pervaneler” olarak kayda geçiyor…