Kuranı Kerim’de; “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol”(Hud-112), “Rabbimiz Allah’tır deyip sonra dosdoğru olanlara korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir” (Ahkaf-13) buyrulmaktadır.
Kuran’ın tüm konuları incelendiğinde dinin hak, adalet, doğruluk ve dürüstlük olduğu görülür. Allah’a imandan sonra toplumun kurtuluşu için sözün doğrusunu söylemek hem dinimizin emri hem de direğidir.
Kuran’da olduğu gibi Hz Peygamberin hayatında da en önemli husus şüphesiz doğruluk ve dürüstlük prensibidir. Hz Peygamber doğruluğu, dürüstlüğü hayatın her safhasında yaşanılan birer ilke haline getirmiştir.
Bir sahabe Hz. Peygambere, “erken yaşlandınız ya Resulallah” dediğinde Hz. peygamber “Beni Hud ve Şûra sureleri yaşlandırdı” (Tirmizi), cevabını vermiştir. Çünkü her iki sürede ‘emr olunduğun gibi dosdoğru ol’ ilahi emri vardır.
Bir gün Ebu Amr, “Ya Resulallah İslama dair bana bir söz söyle ki, senden başka birinden daha sormaya muhtaç olmayayım” dediğinde Hz Peygamber ona “Allah’a inandım de sonra da dosdoğru ol” demiştir. (Tirmizi)
Hz. Peygamberin, kendisinden nasihat isteyen birine Allah’a imandan sonra doğru ve dürüstlüğü emretmesi onun bu ilkeye verdiği önemi göstermektedir. Çünkü Hz peygamber vefatına kadar hayatının her safhasında bu ilkeyi uygulamıştır. Kendisine de Mekke halkı tarafından ‘Muhammed’ül emin’ denmiştir.
İnsan göründüğünden ziyade bir de iç dünyaya, bir öze sahip bir varlıktır. İnsan dış dünyada her yaptığını ilk önce iç dünyasında kurgular sonra da dış dünyada uygular. Kendi benliğimizin bilincine vardığımız ölçüde kendimize güven geliştiririz. Öz güven ise inancın temelidir.
Vicdanın sesini, yani din dilinde içimizdeki “Peygamber” sesini duymak gerekir. Unutmamak gerekir ki dışarıda İsa’nın (a.s) sesi, Musa’nın (a.s) sesi, Muhammed’in (a.s) sesi hiç kesilmeyecektir.
İşte müslüman, içindeki sesi ile dışındaki vahyi buluşturmakla sorumludur.
Bizler Müslüman olarak Allah’ın emrettiği Hz Peygamberin sünnete dönüştürdüğü en önemli şiarı olan hak, hakikat, adalet, doğruluk ve dürüstlüğü kendimize şiar edinmeli sonra dünya insanlığına Muhammed’ül emin sesinin kesilmeyeceğini göstermeliyiz. Yani insanlık için ortaya konmuş, ortak iyi aklın gereklerini doğruluk, dürüstlük ve adaletle yakalamalıyız. Hz Peygamber sadece doğruluk diye haykırmamış hayatı boyunca onu hep uygulamış ve ondan hiç ayrılmamıştır.
Hz. Peygamberi yaşlandıran, o ayetleri okuması değil, onları uygulamasıdır. Burada üzerinde düşünülmesi gereken husus şudur: Peygamberi iki ayet ihtiyarlatırken kitabın tamamını okuyan Müslümanlarda hiçbir değişiklik meydana gelmemektedir.
Kuran insanın nasıl değişeceğini Rad süresi 11. ayetinde şöyle vurgular; “Oysa bir toplum kendi özündekini değiştirmedikçe Allah da onların halini değiştirmeyecek” Yani insan kendi içinden doğru ve dürüst düşüncelere sahip olmalıdır. Yoksa içinden başka dışından başka olursa insanları ve kendini kandırmış olur.
Öz benliğinizi keşfetmek, özünüzle bağlantı kurmak anlamına gelir. Gerçek kimliğinize inanmak ve onu dile getirmek demektir. İşte insan doğru ve dürüst olmayı hem iç dünyası hem de dış dünyasıyla birlikte kazanmalıdır. İnsanın içerisinde “özünde” küçük “milimetrelik” sapma dışarıda kilometrelerce açıklık, sapma meydana getirmektedir. İslam’da, İnsanın içindeki sapmaya yani içi başka dışı başka olanlara iki yüzlü, münafık denmektedir. Bu gün bir çok insan bırakın iki yüzlü olmayı, iki yüz yüzlü olarak hareket etmektedir.
Ticaretten sosyal hayata, siyasetten hukuka toplumun her kesiminde doğru ve dürüst olunmadığı sürece o toplumun değişmeyeceğini ayetlerden okumaktayız. Mesela siyasiler doğruluğu, dürüstlüğü kendilerine ne kadar şiar edinmekteler? Ticarette insanlar ne kadar doğruluk içerisindeler? Amir, memur, hoca, iş veren, işçi v.s. hepimiz hayatta ne kadar doğru ve dürüst davranmaktayız?.. Bunu öz eleştiri olarak yapmak zorundayız.
‘Beni doğruluk ihtiyarlattı’ diyen Hz. peygamber her an, her yerde, her konuda, devamlı doğruluk ve dürüstlükten ve adaletten yana olmuş, kim olursa olsun doğrudan şaşmamıştır. Zalime karşı amcası olsa dahi karşı durmuştur.
Ayetlerde belirtildiği gibi, insana, imandan sonra doğruluk ve dürüstlük emredilmiştir. İnsanın imanı dikey olarak “cenab-ı hakk” ile güveninin, sevgisinin, doğruluğunun içteki onayı olurken ibadeti ise yatay olarak, insanlara, halka güven veren, itimat edilen, adaletli, doğru, dürüst erdemli olmasıdır.
“Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendiniz, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun. (Haklarında şahitlik ettikleriniz) zengin olsunlar, fakir olsunlar Allah onlara (sizden) daha yakındır. Hislerinize uyup adaletten sapmayın, (şahitliği) eğer, büker (doğru şahitlik etmez), yahut şahitlik etmekten kaçınırsanız (biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Nisa suresi, 135)
YAŞANABİLİR GEZEGENLER 60 MİLYAR TANE
Samanyolu Galaksisi'nin içinde düşündüğümüzden daha fazla yaşanabilir gezegen olabileceği belirtildi. Gökbilimciler kızmızı cüce yıldızların yörüngesindeki gezegenlerin bulut davranışlarının inceleyerek yaşanabilir gezegen sayısını tahmin etmeye çalıştı. Araştırma sonrasında ortaya çıkan bulguların anlamı sadece Samanyolu Galaksisi'nde yaklaşık 60 milyar gezegenin var olduğu. Uzmanlara göre bunlar yaşanabilir bölgede kırmızı cüce yıldızların yörüngesinde dönüyor. Chicago Üniversitesi ve Northwestern Üniversitesi uzmanları yaptıklarıaraştırma evrende yaşanabilir gezegen sayısının tahminlerden çok fazla olduğunu belirtti. NASA bugüne kadar sadece 10 tane potansiyel olarak yaşanabilir gezegen keşfettiğini açıkladı. NASA'ya göre bu gezegenler Dünya'ya benziyor, küçük ve Güneş'e benzer bir yıldızın yörüngesinde.
Gökbilimciler yabancı dünyalardaki bulut davranışının bilgisayar similasyonlarını kullanarak bu gezegenleri keşfettiklerini açıkladı.
Northwestern Disiplinlerarası Astrofizik Keşif ve Araştırma Merkezi'nden Nicolas Cowan "Samanyolu'ndaki çoğu gezegen bir kırmızı cücenin uydusu. Gezegenleri daha çok ılıman yapan termostatın anlamı yaşanabilir gezegen bulmak için daha fazla uzağa bakmak zorunda kalmamamız" dedi.
Gökbilimciler NASA'nın Kepler Teleskobu'nun topladığı verileri araştırıp potansiyel yaşam olan gezegenleri keşfetmeye çalışıyor. Astrophysical Journal Letters dergisinde yayımlanan bu araştırmada ortaya çıkan keşfin yakınlardaki yaşanabilir gezegenlerin belirlenmesi için önemli adım olduğu ifade edildi. Uzmanlara göre yaşanabilir gezegenler yaşadığımız Samayolu Galaksisi'nde ise keşfedilmeye daha yakınlar.
HİKAYE
ASLAN BAKICISI
Bir aslan bakıcısı, yavruyken alıp büyüttüğü aslanı çok sevmekte ve ona kendi çocuğu gibi bakmaktadır.
Bir gün aslana et verirken aslan koluna bir pençe atar. Bir süre hastanede yatan bakıcı hastaneden çıkar, ancak çok sevip büyüttüğü aslanın bu davranışını unutamaz ve depresyona girer. Bunun üzerine bir psikologa gider. Psikolog ona, depresyondan kurtulması için aslanı affetmesi gerektiğini söyler. Psikologun telkinleriyle aslanı affeden bakıcı, kısa süre sonra iyileşir ve tekrar işine döner.
Aslanla arası düzelen ve tekrar eski günlerine dönen bakıcı mutludur. Ancak bir süre sonra aslana kendi eliyle et verirken yine saldırıya uğrar. Bunun üzerine yıkılan bakıcının kalbinde ellerindeki yaralardan daha derin bir yara açılır. Bir süre sonra vücudundaki yaralar iyileşir, ancak kalbindeki yara bir türlü geçmez. Bu kez başka bir psikologa gider.”Ben onu affetmiştim, neden bunu bana tekrar yaptı” diye sorar. Psikolog ona hayatı boyunca unutamayacağı şöyle bir tavsiyede bulunur.
”Affet, ama unutma!
AYET
“Biz O'na (Muhammed'e) şiir öğretmedik; aslında şiir ona yaraşmaz da. O ancak katıksız bir öğüt ve açık ortada bir Kur'ân'dır”. Diri olanı uyarsın ve inkârcılar üzerine söz hak olsun diye indirilmiştir. (Yasin 69 -70)
GÜNÜN SÖZÜ
Herkes aynı fikirdeyse, hiç kimse yeterince düşünmüyor demektir.
Mevlana