Doktorların sağlık önerileri slogan olmuştu artık. Onlardan ikisi beynimde buyruğa dönüşmüştü. Biraz edilgen kalsam buyruk zıplatıyordu beynimi.

     "Yürü! Su iç!"

    Çok oturduğumu gören yerden gelen gizemli sese uydum. Spor ayakkabılarımı giydim. Suyumu aldım elime, yola koyuldum.

      Sağlıklı yürüyüş iki saat sürmüştü. O yürüyüş sırasında kuşlarla cıvıldaştık, suyla şırıldaştık, rüzgârla fısıldaştık; köpeklerle, kedilerle bakıştık. Rahatladım iyice, akşama doğru.

     Ivır zıvırcı market önünden geçerken aygaz çakmağı aklıma geldi. İçeri girdim. Bir buçuk karış uzunluğunda gazlı, plastik bir çakmak seçtim. Birkaç deneme yaptım. Tetiğe basınca uzun bir alev yükseliyordu havalı havalı. Artık aygazın düğmelerini pırt pırt zorlamayacaktım.

     Yolun kıyısına park edilmiş arabaların bıraktığı boşluklardan yürüdüm. Kimsesiz, sessiz, köşeyi döndüm. Bir sesleniş durdurdu beni. Beyaz bir arabada, yalnız oturan gençti seslenen:
     "Amca, çakmağın var mı?"

     "Yok! Sigara kullanmıyorum." dedim.

      Çok üzülen genç geriye kaykılıp:
     "Yapma ya!" dedi.

     Çevrenin güzelliğiyle ruhumu yıkamış, bağışıklık sistemimi güçlendirmiştim. Aslında sigara olan yerden kaçardım. İçenler adına üzülürdüm. Gencin hayal kırıklığına takıldım. İyilik yapma duygumla hava atma coşkum depreşti. Kara poşetteki çakmağın sigara da yakabileceğini düşündüm. Şaşkınlıkla çıkarıp uzatırken çakmağı:
     "Ha! Mutfak çakmağı!.. Yeni almıştım. Hiç denemedim. Haydi sende deneyelim!" dedim.

        Genç, sevinçle, kaptı çakmağı. Alevin ucunda sigarayı yaktı, dumanı çekti bıraktı havaya. Dumanın büyüsünde durgunlaştı.

     Teşekkürü alıp dönerken:   
     "Böyle zararlı bir şeyde denemiş olduk ya!" dedim.

     Dumanların arasından gelen genç ses üzdü beni:
     "Nasip işte!" 

      Sağlıklı yürüyüş sonunda, aygaz çakmağım sigara yakmaya nasip olmuştu.

     Yuh bana!