Hayri'nin en sevdiğim yönü vefalı olmasıdır. Ben Hayri, sevdim mi severim doyasıya. Doyasıya sevdiklerimin son yolculuğu yıkar gider beni.

     Seçiciyim ben. Seçtiğime, sevdiğime de çok bağlıyımdır gerçekten. İşte en çok sevdiklerimden biri de uçup gitti dün. Oğlu, arkadaşım, Oğuz Yılmaz duyurdu acıyı.

     Mustafa Yılmaz, öğretmenimdi benim Kastamonu Göl İlköğretmen Okulu öğrenciliğimde. İlkokuldan sonraki çocuk gençliğimizde (1967-1972) sınıf öğretmenimizdi, gurbette babamızdı o. Onun varlığıyla özgüvenliydik.

     Önce tarih-coğrafya (sosyal bilgiler), sonra Türkçe-edebiyat donatıcımdı benim. Okuma-yazma etkinliğimin en büyük destekçisi oldu hep. En temel kitapları onun sayesinde seçip okuma şansım oldu. Sınıf kitaplığı, sınıf duvar gazetesi özgürce elime verildi. Destek olunca yürüdüm gittim.

     Öğretmenim, beni, sık sık, ders anlatmaya kaldırırdı. Tarihi, coğrafyayı sınıfta dolaşa dolaşa anlattırması beni çocukken öğretmen yaptı. O anlatımlarla çok doldum, çok...

     Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Sınıfı bitiminde, Bursa Eğitim Enstitüsü Sosyal Bilgiler Bölümü sınavına girmiştim. Sözlü sınav kurulu önünde coştum da coştum. Mustafa Yılmaz'ın öğrencisini kurul üyeleri alkışlamışlardı. Birinci olduğum sınav zaferi öğretmenimin katkısıyla alınmıştı kesinlikle.

      Benim öğretmenim yaşam boyu yanımdaydı. Benimle iletişimi hiç kesmedi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde okurken geldi, buldu beni. Ben de aradım, sordum onu. Bana, eğitimin yaşam boyu olduğu, aydınlık günlere birlikte gidileceği görüşünü kavratan oydu. Telefonla görüşüp dertleştik son yıllarda.

     Yazıp bastırdığım kitaplarda, vefa duygusuyla, yeri geldikçe öğretmenimden
söz ettim. Kitaplarımı alınca çok sevinmişti. Sevincini, o güzel yazısıyla, mektuplara dökerek bana özgüven olarak yüklemişti. "Sen gerçekten şiir yazıyorsun. Yazdıkların manzume değil, gerçekten şiir. Yazmaya devam..." deyişi (2014) beni çocuk gibi sevindirmişti.

     Yazıyorum öğretmenim, yazacağım da umudu taşımak için ufka. Mustafa Yılmaz'ın gönlüme işlediği Mustafa Kemal aşkıyla.

     Öğretmenim, YİNE GELİR MELTEMLER şiirimi beğenip bestelemişti. Gönderdiği mektup zarfından el yazısıyla notaya döktüğü şiirim çıkınca dünyalar benim olmuştu. O şiirimi, şarkı olarak, öğrencim Gönül Verim seslendirdi. Zaman zaman dalar giderim ta o günlere, güzel yarınlar özlemiyle.

     Yazımı, beni ben yapan, annesini sonsuzluğa gönderip iki ay sonra karşısına çıkan çocuğu diri tutan öğretmenimin seçtiği şiirimle bitireceğim.

     YİNE GELİR MELTEMLER

      Yeşil, sarı açarken,
     Tavşanlarla koşarken,
     Yamaçlardan bakarken,
     Tutsak olduk saksıya.
     De mi yayla çiçeğim?

     Koyver, gitsin hüzünler.

     Fırtınalar yaşadık.
     Yine gelir meltemler.
     Bulutları yıkadık.
     Gülümsesin güneşler.

   (Yumak Yumak Sevgi, s.110)

     Sevgili öğretmenim, sen ışık oldun bize. Sen GÖL'de balık tutmayı öğrettin iyice. YILMAZ soyadın gibiydin gerçekten. Sonsuzlukta ışıksın şimdi de. Seni özledikçe göklere bakacağım hep. 

     Dersimizi aldık: ÖĞRETMEN YILMAZ!