Nedendir bilmem konu “Romanlar” olunca objektif olamıyorum…

Hele mevzu İkinci Makas olunca bir başka…

Kıyafetlerindeki renk cümbüşünü yaşamlarına da yansıtan romanların kendilerine olan inanılmaz özgüvenleri mi…

Tanıdığım en cesur insan topluluğu oluşları mı…

Sadece o günü yaşamaları mı…

Yoksa isyankar tavırları mı bilmiyorum ama…

Burnumuzun dibimde olmalarına rağmen çok farklı bir kültürel zenginliğe sahip olan romanların yaşam felsefelerini kendime çok ama çok yakın buluyorum…

Zonguldak’tan hukuk fakültesini kazanıp Cumhuriyet Savcısı olan roman genci olduğunu söylesem acaba romanlarla ilgili önyargıları yıkmanız için yeterli olur mu? 

Tabi tüm bu güzelliklerin yanında Amerika’nın arka sokaklarındaki zenci mahalleleriyle büyük benzerlikler gösteren roman mahallelerinde suç oranlarının ortalamanın çok üzerinde olduğunu da görmezden gelemeyiz… Aralarında alın teriyle yaşamını idame ettiren çok iyi müzisyen, sanatkar, meslek erbabı, hamal, karton toplayıcısı ve hurdacı arkadaşlarım olan romanlar içerisinde her toplumda olduğu gibi suça meyilli insanlar da yok değil…  Sosyoekonomik bir çöküntü içerisinde olan insanların çoğunlukta olduğu gettolarda yüz kızartıcı bir suç bile zaman içerisinde sıradanlaşıyor…

İkinci Makas’ta alkol tüketiminin su satışlarıyla yarıştığını da göz önünde bulundurursak kavganın gürültünün eksik olmayacağını da tahmin edersiniz…

Yıllardır Romanların ağırlıklı olarak yaşadığı İkinci Makas’ın yıkılacağı konuşulur durur.

Ama tüm bu dedikodulara rağmen şehir girişindeki bu virane görüntü, yarım asrı aşkın süredir Ankara yolu üzerinden şehre giriş yapanları bir utanç vesikası olarak selamlıyordu.

Gettolar halinde yaşayan romanlar, altyapısı ve çevre temizliği olmayan, belediyecilik hizmetlerinden yoksun konutlarda son derece sağlıksız koşullarda yaşıyor.

Yaklaşık 10 yıldır sosyal yaşamının önemli bir bölümü; İkinci Makas, Boru Mahallesi, Tahlisiye ve Fındıksuyu’ndaki Romanların içinde geçen bir gazeteci olarak, romanları defalarca kaleme aldım.

Her seferinde sorunun yerel yönetimler tarafından gerçekleştirilecek merkezi hükümet destekli bir projeyle çözülmediği sürece her geçen gün büyüyen bir sosyal sorun olarak önümüze çıkacağına dikkat çektim…

Aralarında çok özel dostluklarımın olduğu romanlara olan yakınlığım, çoğu zaman yakın çevremde yadırganmıştır…

Gerçi İkinci Makas sakinleriyle tanıştığım ilk yıllarda da durum tam tersiydi… Mahalleye her gidişimde beni “Uzaylı görmüş dünyalı” gibi meraklı bakışlarla süzen romanlarla zaman içerisinde sıkı dost olduk.

Geçtiğimiz hafta AKP’nin seçkin isimlerinden birisi olan yöneticiyle bu konuyu enine boyuna tartıştık.

AKP’li dostumuz, tahminen 6 ay içerisinde Mithatpaşa Tüneli inşaatı için İkinci Makas mevkiinde yaşayan romanların evlerinin boşaltılarak yıkılacağını söyledi…

Açık söylemek gerekirse ben de bu projeyi Zonguldak adına son derece hayati buluyor ve destekliyorum…

Ancak AKP’li yöneticinin daha sonra söylediklerini duyunca bu projenin öyle sanıldığı gibi kolay gerçekleşmeyeceğini düşündüm.

 “Peki İkinci Makas yıkılırsa burada oturan insanlar nerede oturacak?” sorusunun cevabı bana göre romanların hiç de hoşuna gitmeyecek!

Çünkü,  en azından şimdilik evlerin tahliyesinin gündeme gelmesine rağmen vatandaşlara oturacakları bir konut göstermeyen Zonguldak Valiliği, hane başına kira yardımı yapmayı düşünüyor…

Merak edenler için söyleyeyim. İkinci Makas sakinlerinin büyük bir bölümü yıkıma karşı değil. Sadece akıbetlerinin ne olacağını öğrenmek istiyorlar… Şu ana kadar ne Valilik ne de belediye bu konuyla ilgili resmi bir açıklama yapmış değil…

Arada yapılan cılız bir iki eylem dışında mahallede de bir sessizlik hakim.

Ama hiç birinin Valiliğin kira yardımı önerisine yaklaşacağını düşünmüyorum. Gerçekçi olmak gerekirse, Valilik yardımıyla kiraya çıkmak isteyen bir roman ailesi size göre istediği evi kiralayabilir mi? Ya da siz dairenizi bir roman ailesine verir misiniz? Ve yapılacak kira miktarı ne olacak?

Ve daha da vahim iddia. Yıllardır birlikte yaşayan Romanların asimile(sosyolojiye göre; farklı kökenden gelen azınlıkları veya etnik grupları, bunların kültür birikimlerini, kimliklerini baskın doku ve yapı içinde eriterek yok etme.) edileceği! İkinci Makas’ta görüştüğüm arkadaşlarımın önemli bir bölümü de mahallenin sistemli olarak farklı bölgelere dağıtılacağını düşünüyor.

Çoğu dişinden tırnağından artırarak ev yapan yoksul insanların evlerini elinden alan devlet en azından yerine mütevazi konutlar vermek zorundadır.

“Sosyal devlet” olmanın gereği de budur!