Taksim Gezi parkı direnişini ve devleti elinde tutan iktidarın yurttaşına karşı kin ve nefret dolu saldırısını bir kez daha gördük. Gezi parkını korumak isteyenler demokratik hak ve özgürlükler mücadelesinin önemli bir ayağını oluşturuyor. İşin mizah gibi olanı ise AKP iktidarının da fırsat buldukça , “her zaman demokratik hak ve özgürlük mücadelesi içinde olduklarını” söylemesi.
Bu nedenle demokrasi mücadelesinin, en kritik, en vazgeçilmez unsurunun hiç kimse tarafından telaffuz edilmediği bir tuhaf “Demokrasi Savaşçıları “topluluğuyuz.
Türkiye’de herkes demokrat!... Süleyman Demirel, Devlet Bahçeli, Tayyip Erdoğan ve bunlardan öncekiler… Daha fazla demokrasi istemeyen hiç kimseyi bugüne kadar ne duyduk ne işittik!12 Mart ve 12 Eylül faşist darbelerini yapanlarda. “ Demokrasiyi kurtarmak için” darbe yaptıklarını söylüyorlardı. 80 sonrası siyasi yasaklı sayılan Türkeş, Ecevit, vb. hepsi de siyasi yasaklarının kaldırılması için alanlara çıktılar ve hep bir ağıdan “demokrasi mücadelesi verdiklerini” söylediler.
Eğer burada adı geçenler “demokrasi”yi seviyor ve istiyorlarsa; onların iktidar oldukları dönemlerde yürüttüğü, işletilmesinde sorumluluk aldığı düzenin mağdurları; işçiler, memurlar, köylüler, işsizler, aydınlar, öğrenciler neden daha fazla demokrasi istesinler?
Demokrasi bir egemenlik durumudur. Yukarıda adı geçenler, demokrasi dediklerinde, özel mülkiyet düzeninin ve burjuva egemenliğin, şiddet tekeline ve toplumsal onay mekanizmalarına (seçim,-parlamento-yerel yönetimler-medya vs.) dayanarak, devamını anlıyorlar. Bu yüzden hepsi demokrattır! ... Ama aynı zamanda demokrasi; ezilen ve sömürülenlerin sermaye düzenine, sermayenin devletine karşı mücadele vererek elde ettikleri haklar ve mücadele alanıdır. Bizler demokrasi deyince, burjuvaziye rağmen kazandığımız hak ve özgürlüklerimizi anlıyoruz. Hatırlanırsa, “ burjuva demokrasisine denk düştüğü” çok söylenen “kapitalizmin serbest rekabetçi dönemi”nde, emekçiler açısından bu günkü demokratik hak ve özgürlüklerin zerresi yoktu.
Seçme ve seçilme hakkı, sendikal haklar,ifade,örgütlenme ve eylem özgürlüğü,toplantı ve gösteri yürüyüşleri,adil yargılanma,laik devlet düzeni vb. vb.; artık ne kadarsa, özgürlükler alanıdır ve bizim eserimizdir,demokrasidir.
Tarih bilinci, bütün ezilenleri, bütün özgürlük talep edenleri veya çıkarı demokratik hak ve özgürlükleri gerektiren toplum kesimlerini eşitleyen bir anlayış yerine; işçi sınıfının temel ve öncü gücünü oluşturduğu bir demokratik toplumsal muhalefet hareketinin örgütlenmesinin zorunluluğunu gösteriyor.
Başbakan, insanlığın yöneticilere karşı sahip olduğu tüm hakları elde etme uğruna mücadele edenlere, bu mücadelede yaralanan sakat kalanlara, ölenlere, can verenlere
“Çapulcu” diyor. İnsanlığın daha güzel bir dünyada yaşaması için bedel ödeyen ve demokratik hak ve özgürlükleri insanlığa hediye eden tüm “Çapulculara “ selam olsun. Yaşasın çapulcular…