Yedinci marketti bugün dolaştığım. En ucuz yağı arıyordum. Önceki marketlerden birinde daha ucuzu vardı. O nedenle fiyat etiketlerini gözden geçirip yağlardan uzaklaştım.

     Birkaç adım attım atmadım, bir adamın haykırışına döndüm:
     "Ben şimdi alamayacam! Yarın gelip alacam! Şimdi para yok! Yarın olacak! Alacaam!"

      Orta yaşlardaki adamın saçı sakalına karışmıştı, üzerinde kırış kırış bir elbise vardı.

     Çukurlarından fırlamaya hazır füze gözleri görünce oradan uzaklaştım. Bir iki şey aldım, kasayla geldim. Ödeme yaptım, dışarı çıktım. 

     Çıkışta, sağda, o adam yine karşımdaydı. Bir üzüm kasasına elini uzatmış, sesleniyordu:
     "Şu salkımdan bir tane üzüm alabilir miyim?"

     "Alamazsın!" yanıtı soldan, kasaları düzelten iri yarı genç görevliden geldi.

     "Nasıl alamam?.."

     "Alamazsın işte!"

     "Ben kırk yıllık mahalle komşusuyum..."

     "Ne olursan ol! Alamazsın!"

     Durdum, kavga ayırıcı duygum kabardı. Görevliye sakinleştirici sözler söyledim. Adamın duygularını anlamasını istedim.

     İki inatçı, burun buruna gelmişlerdi. Adamın sağ elinde, ilk üç parmağın ucunda bir tane kırmızı üzüm vardı. Adam, belasını arıyormuş gibi:
     "Bir tane üzüme de..."

     Duygu sömürüsünü söndüren söz, ha patlattı, ha patlatacak diye korktuğum gençten geldi:
     "Ne bir tanesi!.. Gezip dolaşıp üzüm koparıyorsun sabahtan beri!"

     Adam, hâlâ:
     "Bir üzüm..."

     Gencin sabrı taşmak üzereydi. Dayanamadım, araya girdim. Adamı oradan uzaklaştırdım. 

     Birçok izleyici varken iş başa düştü yine. Duramadım arkadaş! Yalan yok, korktum da!..

     Gözü kavgada olan adama:
     "Bırak onu şimdi! Başın belaya girmesin!" dedim.

     "Ben ona, bunu... Bir tane üzüm için...'

     Beni bırakıp geri dönerken seslendim:
     "Bir tane, on tane fark etmez! Hırsızlığa girer! Sen adama, iş yerinde saldırırsan haneye tecavüzden suçlanırsın. Yazık olmaz mı sana?"

     Adamın gözleri daha da açıldı. Korktuğu belliydi.

     "Alt tarafı bi tane üzüm, diye..."

     "Ya! Bi tane üzüm... İşin içine hırsızlık, saldırma suçları girecekti. Sen o zaman..."

     "Abov! Hapis!"

     "Haydi, uzaklaş buralardan! Başına iş açma!"

     Adam, gerçekten, minnet duygusuyla bakarak, bana:
     "Sağ ol abi! Beni kurtardın!" dedi.

     O ara fark ettim. O, kırmızı iri üzüm tanesi, hâlâ, adamın elindeydi. Bir, adamın gözlerine baktım, bir de parmaklarının ucundan kanlanmış bir göz gibi bakan üzüm tanesine...

     Kahraman kalabalıkta kayboldu.

     Üzümü yedi mi, attı mı, bilmiyorum. Bildiğim tek şey: Nerede üzüm görürsem o adam gelecek aklıma ve  boğazım düğümlenecek.