beni edebiyattan kurtarın

o bu dünyadan kaçırıyor beni
uçuruyor sevdiğim kuşla 
yüzdürüyor gördüğüm balıkla
tutsak ediyor beni bir güle
diğer çiçeklerin gülüşünde
 takıyor kelebeklerin peşine 

kar yağmayınca kar üstüne
keder ekletiyor kedere
gidemedim diye Kartepe'ye
ağlatıp ak bulutla 
kara buluta gönül bağlatıyor

masal içimde masal anlatıyor

askercilik oynar çocukluğum
dede hediyesi tank önümde
onu çekiştirir yaramaz çocuk
oyuncaklarımı attın mı anne

ben hâlâ o eski çocuğum
hâlâ köpekle, kediyle uyurum

yaşlı gelininin gözlerinden şiire
sözlerinden romana kaçarım

Lavinya kulağımda
görüntüde Don Kişot
Necip Fazıl karanlık kaldırımda 
zor çıktığım merdivende Ahmet Haşim
Âşık Veysel uzun ince bir yolda

dalıp giderken hüznün çemberinde
seslenir yine bize Sabahattin Ali
aldırma gönül, başın öne eğilmesin
bu memleket bizim der hep Nâzım
yaşamak güzel şey be kardeşim
gençler bize bakıyor derken Oktay Akbal
hayat gerçeğe akıyor

uçuk kaçık duruş var bende
güya hayat güzelleşsin diye 

önce boş kalmasın bahçeler
fabrikalar harıl harıl çalışsın 
keçiler, koyunlar, inekler sağılsın
bilim örsün dünyamızı kilim kilim
bilişime eklensin güzel filim
yiğit muhtaç olmasın soğana
bebeği kaptırmayalım doğana
ana boş beşiğe ağlamasın

ben o zaman 
bir güle vereyim kendimi
kelebek peşinde koşayım
kuş olup bulutlara uçayım 
ah o zaman
şiir şiir, roman roman
söyledim size baştan 
ya 
edebiyatı kucaklaştırın yaşamla
ya da
kurtarın beni edebiyattan