Zonguldak Anadolu Teknik Lisesinde okurken Birol diye bir arkadaşım vardı. Zonguldak' daki herhangi bir aracı tarif edin plakasını söyler ya da plakayı söyleyin size aracın markasını, modelini, rengini ve 1 kere bile denk geldiyse en son nerede durduğuna kadar söyleyebilirdi. Hayranlıkla sürekli kendisini zorlardık ama her seferinde plakalar takır takır sayardı bize. Cep telefonlarının yeni çıktığı dönemlere denk gelir bizim lise son yılları. Bu sebeple 17 yaşına kadar eş, dost, akraba, okul, önemli telefonlar hep hafızamda kalmıştı. Halen daha 17 yaşına kadar olan zamandaki ilkokulumun, amcamın, evin, dükkânın, halalarım, dayılarımın hatta Zonguldak Valiliğinin numarası dahi hiç ezberimden gitmedi.

Peki ya sonra?

Geçen kendimi zorladım. 1. derece yakınlar haricinde neredeyse hiç bir telefon numarasını ( artık cep telefonu malumunuz ) hatırlayamıyorum; daha da doğrusu hiç ezberleme gereksinimi hissetmedim; nasılsa yazıyor rehberde ve bilgiye ulaşmak birkaç saniyeden öte değil.

Aslında gelişen teknoloji beni bu tembelliğe itti ve bu benimde işime gelmişti.

Başkaca alışkanlıklarımızı yine teknoloji ve işimize gelen tembellikler sayesinde kaybettiğimizi; çok değil 20 sene evvel hepimizi çok mutlu eden birçok alışkanlığımızı, belkide kültürümüzü nasılda yok ettiğimizi düşünün.

Bayramlarda kart gönderirdik. Ulucami karşısında, belediye duraklarının hemen yanında dere boyunca kart satanlar olurdu. Büyüklere genelde şehir manzaralı, yaşıtlarımıza ise komik ikonik kartlar seçerdik. Teknoloji gelmesi ile birlikte önce cep telefonundan aradık daha sonra 160 karaktere sığdırdık özlem ve duygularımızı. Peşine internet ve uygulamaların kolaylığı ile internetten mesaj atma ancak en kötüsüde toplu mesaj atıp, duygularımızı çöpe atmış olduk.

Biraz daha zorlayalım kendimizi. Teknoloji telefona girdikçe, Tiyatrodan, Sinemadan uzak kaldık. Kitap okumaz olduk. Hatta geçenlerde ülkemiz için önemli işler yapan bir teknoloji firmasının geç editörü, kitaplar için eskilerin " - kitabın bir dokusu, kokusu, bir yaşanmışlığı var" der diye bir video not paylaştı, peşine eklemiş; " - ben dijital dünyada doğduğum için bana dijital kitap daha değerli geliyor" diye. Elbette okumak, nereden okuduğun önemsiz ama sadece okumak bile başlı başına bir değerken, bunun eski kafalı gözüküp, ne saçma söz olarak algılamıyor, bilakis dijital kitaba bir ilgi duymaya başladım ancak artık her şeyi ne kadar hızlı tüketir ve duygusuz yaşıyor olduğumuzu bir defa daha canlı örneğini ile görmüş oldum.

Sizlerinde böyle geçmişe dair ezberden yanıtlayıp artık unuttuğu, farklı deneyim ve özlemleri var mı?

Paylaşmakla belkide bir nebze giderebiliriz.

[email protected]