Bir sunucu olarak içimde uhde kalan yarım kalmış bir televizyoncu serüvenim olduğu için bu konu beni gereğinden fazla hassaslaştırıyor, o yüzden kalemime görev edinmem.

1-58 boyum var (!) yaş aldıkça kısalırmış ya hani insan ondan, kilomda 62 ve 56 yaşındayım…

Ve ben bir kadınım…

Hani ateş olsan cürmün kadar yer yakarsın derler ya,işte o kadar!

Hatırlıyorum da duygusal zekâmı ölçmüşlerdi bir dönem, oldukça yüksek çıkmıştı hatta bu konuda sonuca odaklı yanımda iddiaya girenler bile olmuştu.

Dışarıdan bakılınca aptal mı gözüküyordum anlayamamıştım. Oysa ben aklımın da yerinde olduğunu biliyordum, eğitim eksikliğinin düşünmeye üretmeye engel olmadığını da biliyordum.

Zamanla sorumluluğu kendime ait olan her işe burnumu soktum. Ürettim kapasitem elverdiğince, iyi ya da kötü, başarı yahut başarısızlıklarımda da faturayı kendime kesiyordum nasılsa, yani kimseye zararım olmamıştı.

Hatta yıllar sonra beni kendine ideol yaptıklarını söyleyen onlarca kadın ve birkaç erkek okur ve izleyicilerimden de geri dönüşler aldığımıda gururla paylaşırım.

Eserlerim sayesinde benim de Ulusal kanallarda yayınlanan gündüz kuşağı TV programlarına konuk olarak gitmişliğim vardır, gidemediklerimi de telefon ile bağlanmıştımbi kaç kez.

Esra Ceyhan’ın programına,ne yazık ki evlilik dışı dört çocuğu olan bir anneyle birlikte ”Zonguldak’tan İstanbul’a” gittiğimizde,elimiz boş döneceğimizi bizde bilmiyorduk. Çünkü yapımcılara reyting gerekiyordu, oysa öğrendik ki, nüfus cüzdanı bile bulunmayan çocuklar,yokluk içinde mücadele veren hayatlar, o gün için yeteri kadar reyting getirmiyordu.

Katıldığımız programda Müşerref Akay’ın “sanırım o kişiyle evlenmediği” nişan töreni gerçekleştiriliyordu. Kanalın içinde bir telaş, bir coşku ki sormayın, bizde yayın sıramızı bekliyorduk köşede. Ve ayrıca o dönem Bakanlık görevinde bulunan SN: Hasan Gemici’nin bir bakan olarak telefona bağlanıp yardımcı oluruz sözünün sadece yayında kaldığının da çok sonra farkına vardık. Zira döndüğümüzde resmi işlemler için bizzat ben koşturmuştum. Sonuçta çocuklar ve bir anne söz konusuydu.

 Merak edenler için söylüyorum, yardımseverlerden alınan desteklerle, bir yuvaya kavuşmuşlardı.

Gündemde bu defa başka bir Esra var.

“ Esra Erol’un programında yaptığı o çok konuşulan tavrına gelmeden önce”

Benim ilk kitabımın çıktığı dönemde Esra Erol da kitap çıkarmıştı, hani kendisinin yazmadığı söylenen “Kara Duvak” isimli kitap. Programa konuk olarak alınan kadınların hayatlarının kaleme alındığı o kitap. Yani ekran önü yetmemiş, etinden sütünden faydalanmak misali yazılı basımı da gerçekleşen özel olması, özelde kalması, acıyla göz önünde yaşanmaması gereken hayatlar.

Bir kadın kitabı ve Esra Erol, imzası taşıdığı için gündemi bi hayli meşgul ediyordu ve kadınlar için iyi bir amaca hizmet edecekti güya.

Kitap kardeşliği için iletişime geçmiştik tabi ki, ilk adımı ben atmıştım, sonrasında onlardan geri dönüş gelmiş ve Zonguldak’ ta ne yapabiliriz, okur kitlesi ve potansiyeli hakkında, imza gününün cirosu da hesaba katılan görüşmeler yapmıştık karşılıklı çünkü geliri; Kadın sığınma evine dönüşecek birproje için kullanılacak deniliyordu. Ben de çorbada tuzum olsun çok istemiştim.

Derken kitabı TV programlarında Canlı yayınlarda tanıtan Esra Erol,içeriği hakkında eleştiri alınca tanıtımı kesti ve ben ondan sonra kitabın TV de tanıtımına şahit olmadım. Dolayısıyla zaten kitap kardeşliği fikrine de sıcak bakmadılar. Ben de bir kadımdım öyle değil mi dayanışma içinde olmak önceliğimizdi ya hani.

Gündüz kuşağı TV programlarının hatırı sayılır bir izleyici kitlesi var. Tüketim toplumu olduğumuzu istatistik veriler söylüyor. Rahmetli annemle babamda çok izlerlerdi. Sürekli format değiştiren gündüz kuşağı programlarından bir ikisinin stüdyosunda konuk izleyici olmuşluğumda var. Bazılarında tanık olduğum reklam aralarında ki kepazeliklere hiç girmeyeyim.

Menopoza ve andropoza girmiş ama kendini ergen zanneden orta yaş ve üstüne hitap eden karı koca bulma programları… Kalp ritminden çok, kesenin içindeki miktarın öne çıkarıldığı zavallı programlar. Bunların gençler için olanları da vardı var hatırlayınız.Kafalarında bardak kıranlar, kaynanalara kendini beğendirmeye çalışanlar. Ne giysem ne giymesen, yemeği nasıl rezil etsem bunlarda var unutmayalım.

Cinayetleri güya çözen ama mutlaka reyting ölçümüne giren ve başarısı onunla ölçülen gündüz kuşağı programlarında, denenmeyen format kalmadı sanırım. Yetiş bacım vardı mesela, oysa bacılar değil mi şu an gündemde konuşulanlar.

 Esra Erol’un programında stüdyo şefinin kocasının,orkestra solistiyle gündeme düşen ilişkisi, reyting için canlı yayında ayılmalar bayılmalar, sonrada barışmaları hatırlayın, vallahi pes. Canlı yayınlarda reyting için evlenen, evlilik programlarının sunucuları, sonra aynı programlara tartışma konusu olduklarını da düşünürsek hakikaten içi ürperiyor insanın.

 Sevdiği adam tarafından dolandırılan ve acısını izleyicisiyle paylaşan Songül Karlı mesela…

Kadınları koruduklarıyla dem vuranların, en çok kadınları örselediklerini daha birkaç gün önce yine yeniden gördük.

Verilen tepkilerin yerini bulmasını diliyorum, hiçbir kadın hemcinsini böylesine aşağılayamaz. Ve hiç kimse hiç kimseyi cinsiyet ayrımı yapmaksızın söylüyorum ezemez, ezmemeli, ezdirilmemeli...

Buradan yine topu çevirmek programda bilirkişi edasıyla oturan hukukçulara düşüyortabi ki, işin ilginci onlarında çoğu kadın. Ama onların tarafları ta en başından belli!

Ülkemizin içinden geçmekte olduğu süreçte görülüyor ki akıl sağlığı yerinde olan çok az kişi var.

Oysa biliyoruz ki ekran yüzü olanların pohpohlanmış isimleri,görsellikleri iş yapıyor, donanımişe sonradan dâhil oluyor, tabi ki böylesi programlarda çok da gerekli görülmüyor sanırım, önemli olan günün sonundaki reyting ölçümleri.

Zaten kurban edilmiş birinin, ikinci üçüncü kez kurban ediliyor olmasının onların nezdinde bir önemi de yok.

Yapım ekibi ve yayıncı parayı düşünüyorelbette. Ekmek kavgası her şeyin üstüne çıkıyor. Düşünebilirler, düşüneceklerde, parasız hiçbir şey olmuyor değil mi. Ama kaybolup giden genç kuşakları, beyni her gün doz doz artırılarak uyuşturulan gençleri ve her izlediği her şeye inanan orta yaş üstü ne oluyor peki.

Bu programlar kime ne sağlıyor, sorunu kökten çözüyor mu, anlık merhemler sürmek kanayan yaralara, hastayı kurtarıyor mu?

Eğer bu programlar işe yarasaydı, o gün yayında azarlanıp aşağılanan genç kız, o duruma kendini zaten düşürmezdi ki. Kadınları sömürerek reyting arayan çoğunlukla da yapımcısı erkek olan programların acilen yayından kalkması gerekiyor.

Eğer bir cinayet işlenmişse ve bu çözülecekse devletimizin emniyet birimleri bu işin adresi ve bu onların asli görevleri. Aylardır Hale Soy Gazi’nin olmayan oğlunu arayıp bulduk diye yayın yapanlar, eğer bir kayıp varsa ve bulunacaksa devletin iç işlerinin asli görevi.

“Devletimiz hiçbir konuda aciz değil. Ekranlarda reyting uğruna yapılan şovlara gelirsek ona da acilen RTÜK dur demeli. “

Böylesi onlarca örnek varken önümüzde biz neyi tartışıyoruz ki sosyal medya mecralarında ve haber programlarında, bangır bangır yapılan yayınlar ne işe yarıyor o zaman.

Herkes önce arkasını sağlama alıyor ve ekranlarda yıllardır aynı yüzler aynı kişiler boy gösteriyor.Dayısız olmuyor bu işler kısacası.

Ve güya kadınları koruma altına aldıklarını söyleyerek kadınları harcıyorlar.

Herkes artık doğru dürüst yapsın işini.Çivisi çıkmış gündemle, buna sebep olanların sayesinde zor gözükse de, gelecek kuşaklar için başarılmak zorunda. Her şeye burnunuzu sokmayın, işi ehillerine bırakın.

Mesela ben siyasetten hiç anlamam, ne aktif nede pasif kıyısından köşesinden geçmedim, cürmüm zaten ne kadar, onu da söyledim açık açık, yine yazının başında da söylediğim gibi benim duygusal zekâmın daha etkin olduğunu öğrenmiştim yıllar önce,dolayısıyla bana göre bir mecra değildi siyaset.Bu konuda bilgili değildim ama ne yalan söyleyeyim bildiklerini söyleyenlerin beceriksizliklerini gördükçe, kendime aşırı bir güven gelmiyor da değil hani.

Kıymetli okurlarım demem o ki, toplumları öz değerleriyle kökleştirip ve modern dünyaya uyum sağlayarak güçlendirebilmek, sanıldığından daha kolay ve acilen gerekli bir ihtiyaçtır.

Yazılı ve görsel yayın organları eğitim öğretim konusunda etkinliği tartışılmayacak kadar güçlüdür. İyiye kullanılmalıdır.

İşin aslı görselve yazılı medyayı parselleyen kişilerin kötü niyetidir. Reyting ölçümü gibi hiçbir işe yaramayan sistemden kurtulmak zorundadır yayın dünyası.

Gündüz kuşağı yayınlarına acilen el atılmalıdır, içerikleri değiştirilmelidir var olanlara da son verilmelidir. Ziyan olan, sahip çıkamadığımız öz kültürümüzle, üçüncü dünya sıralamalarına doğru itilmekte olduğumuzu görmezden gelemeyiz.