Yazımın başlığı Orhan Pamuk’un son romanın adı. Bugünlerdeki ruh halimi en iyi özetleyen cümle olduğu için başlığa çektim. Doğrusu ya, son derece tuhaf şeyler oluyor ülkede… Bu tuhaflıklar karşısında, toplumsal tavrı anlamak, davranış kalıplarını çözmek mümkün değil, o da çok tuhaf bir halde çünkü… Farkında mısınız, soruları olmayan bir toplumuz, tuhaf bir şekilde her şeye yanıtımız var ama… Ne kadar karmaşık, bağıntıları ne denli iç içe geçmiş de olsa, her olay hakkında fikrimiz bulunuyor mutlaka… Aslında, deveyi tuttuğu yere göre tarif eden kör gibiyiz hepimiz, olgulara, kendi cenahımızdan bakıyor, kalıplaşmış cümlelerle yanıtlarını verip, ezber davranışlarla tutum alıyoruz… Bu da çok tuhaf bir durum çıkarıyor ortaya…
Tuhaflığa bakın, kaç gündür trafik keşmekeşi yaşanıyor Zonguldak’ta… Yerel yönetimin beceriksizliğinden vazife çıkaran Emniyet Müdürü, hiçbir altyapısını oluşturmadan, caddelerden birini trafiğe açıp, diğerini kapatıyor… Başta ışık sistemi olmak üzere tüm altyapıyı sil baştan yapacak düzenleme, bir akşamüstü eski haline döndürülüyor. Haber, “Emniyet Müdürü Gazipaşa’yı trafiğe açtı” başlığıyla yer alıyor gazetelerde… Belediye Başkanının yaptığı açıklamalardan, kararın, konunun diğer muhataplarına danışılmadan alındığı anlaşılıyor… İnsan, “Darbe başarıya ulaştı da, belediye başkanlığına emniyet müdürü atandı galiba” diye düşünmekten kendini alamıyor…
SORMAK ZOR, YANIT BULMAK KOLAY
Darbe girişimi deyince bin türlü soru doluyor kafama; ortalıkta çok tuhaflıklar var çünkü… Bu da tuhaf, haftada iki gün fikir yazısı paylaşan bendenizin yanıtlarından daha çok, soruları var ama sıradan insanlar benden çok daha fazla biliyor her şeyi… Dedim ya, her şeye yanıtımız hazır çünkü… Ortalıkta “Demokrasi kahramanı” olarak dolaşan AKP elebaşlarına, “İyi de kardeşim, bu canileri, başkalarının uluorta hakkını yiye yiye siz getirmediniz mi darbe yapabilecekleri makamlara… Nice insan hayata küstü sizin hukuksuzluğunuz karşısında, içlerinden intihar edenler bile çıktı. Kim verecek bu hayatların hesabını? Sizin canınız can da onların ki patlıcan mı?” sorusunu sormak bile gelmiyor akıllarına… Sormak zor, yanıt bulmak kolay, her şeye ezber cümleler hazır çünkü…
Tuhafın da tuhafı şu duruma bakın yahu… Gezi direnişini her türlü şiddetle bastıran zamanın İstanbul Valisi, terör örgütü üyesi olduğu gerekçesiyle mahpusa tıkıldı… Dikkatle baktım, muktedirken, takındığı o mağrur ifadeden en küçük eser yoktu yüzünde, katledilen çocukların aileleri gibi, kimseye derdini anlatamamamın aczini yaşıyordu… “Etme bulma dünyası” dedim kendi kendime… Ondan sonra da, “Gezi’yi bastıran ordunun adeta başkomutanı olan şahıs bir terör örgütü üyesiyse, orada yapılanların tamamı hukuksuz, ölümlerin tümü cinayet anlamına gelmez mi?” sorusuyla boğuştum… Sorular çoğalmaya devam etti içimde: Halka açık şiddet uygulanarak, darbenin psikolojik altyapısı mı hazırlanmıştı yoksa? Peki, ona bu kudreti verenler kimdi? Kimse hesabını sormayacak mı sanılıyor bunun?
YARDIM VE YATAKLIK EDENLER TEMİZE ÇIKAMAZ
Kılıçdaroğlu’nun bir “Erdoğan şov” olacağı en başından belli olan Yenikapı’daki mitinge, tuhaf bir şekilde aldığı katılma kararı, gelgitler oluşturuyor beynimde… Çok değil, bir hafta önce CHP’nin İzmir mitinginde “FETÖ devlete sızmadı, adım adım, planlı bir şekilde devlete yerleştirildi” saptamasını yapan zat, devleti FETÖ’ye teslim edenlerin yüzüne karşı aynı perdeden söyleyebilecek mi bunu? Meclisin tüm yetkilerini elinden alan OHAL uygulamasının yanlış olduğunu orada da dile getirebilecek mi? Birlik, beraberlik sosuna bulanmış söylemlere aldanıp, bunları söylemekten imtina ederse, kendini inkâr anlamına geldiği gibi, FETÖ’ye, “Ne istediniz de vermedik?” diyerek yardım ve yataklık edenleri temize çekmekten başka bir işe yaramayacaktır.
Neresinden baksan tuhaflık var ortada… Meydanları dolduranlar sözde “demokrasi” nöbetinde ama örneğin 6 milyon oy almış bir partinin “ulusal mutabakat” için yok sayılmasından hiç rahatsız değil ne hikmetse… Nasıl bir demokratlıksa bu, Kürt illerini bombalayan kahramanlarla(!) meclise bomba atan alçakların aynı olmasının hiçbir önemi yok… Güneydoğu’da artırılan şiddetin belki de darbenin geri planı için yükseltildiği şüphesi bir damla olsun düşmüyor içlerine… Emir komutaya hazır demokratlar, dini bir cemaatle mücadelenin, yerine diğer cemaatleri ikame ederek yapabileceğini zanneden üst aklı tekbir sesleriyle selamlanıyor yalnızca… Kafamda bir tuhaflık var… Bilemedim tuhaf olan ben miyim, yoksa bu ülke mi?