Nobel ödüllü Perulu yazar Mario Vargas Llosa’ya "Aklıma ne zaman 'Kafkaesk' sözcüğü gelse, iktidarın, acı ve haksızlıklara yol açan otoriter rejim, tepeden inmeci parti, hoşgörüsüz kilise, yalancı bürokrat gibi baskı aygıtlarının dayanılmaz baskısı altındaki savunmasız bireyler gibi duyumsarım kendimi” dedirten Franz Kafka, eğer bugün yaşasaydı, elini kaleme sürmezdi kesinlikle… Okuyan bilir, tıpkı şimdilerdeki bizim ülke gibi olanaksız diye bir şey yoktur Kafka’nın romanlarında… Her şey anlamını yitirir, gerçek karanlıklar içinde kaybolur ve kimse, hiçbir şeyi sorgulamaz…
 
Sıradan insanların, en sıradan hayatlarının arkasındaki toplumsal çelişkileri mizahi dille öyküleyip kendine özgü bir dünya yaratmayı başaran Aziz Nesin’in yazı gücü de bu kadarına yetmezdi bence… İnanılması zor olayları anlatmak için, Türkçemize, “Aziz Nesin öykülerinde olduğu gibi” deyimini kazandırmış büyük bir yazar da olsa, inanın, hayal dünyası bu kadar saçmalığı yan yana getiremezdi… İrrasyonel bir dünya yaratıp yaşamı delice kurgularla deforme ederek, gerçeklik duygusu yitimine uğrattığı okurun, “Bu kadarı da fazla” diyerek öyküden uzaklaşmasından korkardı en başta…
 
DARBEYİ ATEİSTLER, HRİSTİYAN YA DA MUSEVİLER Mİ YAPTI
Olaya bakın… Kol kola girip hiçbir şeye aldırmadan her türlü suç birliğini yapan İslamcı çizgilere sahip bir parti ile İslami bir cemaat, birlikte hükümet olduktan sonra devleti pay edemedi ve kavgaya tutuştu zaman içinde… Ne istediyse veren partinin gözü kara desteğiyle Adliye’yi, Harbiye’yi, Maarif ve Emniyet’i ele geçiren meşum cemaat, darbeyle devleti ele geçirmek istedi… İslamcı darbe sabahlara kadar okunan salalar, “Ezanlar susmaz, bayrak inmez” nidaları ve tekbirlerle bastırıldı… Darbeyi bir İslamcı cemaat değil de ateist bir yapı, Hristiyan ya da Musevi bir örgüt planlamıştı sanki…
 
Bitmedi, siyasal İslam’ın en küçük özeleştirisi yapılmadığı gibi bu hain girişime dayanılarak seri tutuklamalar başladı ülkede… “Ne istediniz de vermedim” diyen İslamcı partinin başı, “Milletim de, Allah’ım da affetsin” diyerek ermiş mertebesine çıkarken, onun sözüne inanarak iğne ucu kadar cemaate destek vermiş yüzbinlerce insanın hayatı kaydırıldı… Suç birliği günlerinde cemaati eleştirdi diye din düşmanlığı yapmakla suçlanan muhalifler de içinde herkes terörist, darbeci diye yaftalandı… İslamcı parti ile yancısı faşist parti dışındaki tüm çevreler “vatan haini” ilan edildi daha sonra…
 
BU KADAR KÖTÜLÜĞE AKILLARI YETMEZDİ
Deli olmak işten değil… Al gülüm ver gülüm günlerinde cemaati yükselme tahtası olarak kullanan yalanın efendileri, ürettikleri dehşetengiz teorilerle aklımızla dalga geçiyor havuz medyasında… Hitler’in propaganda şefi Goebbels’i çırak çıkaracak bir maharetle toplumu zehirliyor. Neyin gerçek, neyin yalan olduğu anlaşılmayan karanlıkta, insan hakları savunucuları, ömrü cemaatle mücadele ile geçmiş gazeteciler, aydınlar, akademisynler tutuklanırken, 1,5 yıl önce tüm ayrıntıları kamuoyuna açıklanmış bir olaydaki “devlet sırrı” 1,5 yıl sonra fark edilerek insanlar hapsediliyor…
 
İşte Zonguldak’ın yüz akı sevgili kardeşim İsmet Akyol’un durumu… Silahlı terör örgütüyle iltisaklı olduğu gerekçesiyle kamudan ihraç edildi İsmet... Savcıyı kendileri gibi ateş olmayan yerden duman çıkarmayı beceren hokkabaz sanan kumpasçılar, FETÖ’cü diye ihbar ettiler bir de… Savcılık tahkikatında, hiçbir silahlı örgütle ilişkisi olmadığı ortaya çıktı İsmet’in… Ama hâlâ işine dönemedi… Öğrencilerinden uzakta yine de… İnanın, insanım diye ortalıkta gezinebilen bu jurnalcilerle, yaşanan olayları Kafka da, Aziz Nesin de alamazdı kaleme… Bu kadar kötülüğe akılları yetmezdi çünkü…