Ben insanları, okullarda, işliklerde, sokaklarda tanıdım daha çok.

     Sokak halktı bir bakıma.

     Kapalı yer zor gelirdi garipliğime. Sokak sahaflara, sahaflar  sanata taşıdı beni. Dalıp gittim eski, yeni kitaplara.

     Sokakta bilet kuyrukları, tiyatroya, sinemaya taşıdı çocukluğumu, gençliğimi, orta yaşımı. Sonra sanal dünyada aradım onların tadını.

     Fotoğraf, resim, heykel sokaktan izletti kendini.

     Müzelerde de aradım ben beni. 

     Emeğin Başkenti Zonguldak, kömür kokulu Kozlu -Karadeniz dalgası gönül- son zamanlarda bir hoştu. Ruhlar yitirdiğini arıyordu sokakta, cebi ve gözü gözeterek.

     Gizemi yitikti varın. Varı sanatın büyüsü güzelleştirmeliydi.

     Kozlu'da bir sokağın sanata açıldığını duymuştum bir zamanlar. Çok sevinmiştim bu güzellik yolculuğuna, gülen gözlerin konukseverliğinde. Orada söyleşi yaptık, şiirler okuduk, kitaplarımızı imzaladık.

     Ne mutlu bize! Gergin ruhlarımızı rahatlatacak kelebek uçuşlu ikinci evimiz. O evin, dokunuşları çiçeğe dönüşen güzel insanları (Başta Kurucu Fuat Kayabalı...) her türlü övgüyü hak ediyorlar.

     Geçen gün,  bizim Uğur'a (Taşkeser Mobilya...) uğradım. Çıkışta, sokağın sağındaki görüntü alıp götürdü beni ta ötelere yine.

     Kağnıya takılı kaldı gözlerim. Bellek canlandı. Eski  tekerleri dingile yerleştirdim. Tam boyunduruğa öküz bağlarken yandaki düven çekti ilgimi.

     Ekinlerin sap ve tanelerini ayırmak için kullanılan, altında keskin çakmaktaşları çakılı bu kızak biçimli eski araca atladım, harmanda dönmeye başladım öğlen sıcağında masalca.

     Ah be! 50, 60 yıl önceme gittim geldim. Çocuk oldum, çocuk!.. Benzinsiz, mazotsuz, issiz, doğal emek günlerine gittim. Kısa bir süre de olsa kaçtım düşlerime. Düşlerimde dinledim kendimi, dinlendim.

     Bir otomobilin korno sesiyle uyandım.   Elimdeki alınacak şeyler listesini fark ettim. Markete koştum. Minibüs kalkmadan...

      Bir sonraki gelişte KOZLU SANAT SOKAĞI serinletecek beni. Anladım artık! Sanat ruhu iyileştiriyor. 

     Seni de beklerim kardeşim, seni de...