Ülke gündemini uzun zamandır meşgul eden Ergenekon Davası, yargılananların çoğuna dudak uçuklatıcı cezalar verilmesiyle sonuçlandı. Hiç tartışmaya gerek yok ki gerek yargılama koşulları, gerekse iktidarla mahkeme heyetinin süreç boyunca sergilediği olumsuz tavır kamuoyu vicdanını derinden yaraladı ve kararların adil olmadığı yolunda yaygın bir kanı oluşturdu ülkede… Bilinçli olarak yapılan dezenformasyonla at izi, it izine karıştırıldı ve birbiriyle hiç ilgisi olmayan kişi, kurum ve kuruluşlar yan yana getirilerek hayali bir derin devlet çıkarıldı ortaya. Yargılananlar arasında adı bir sürü suça karışmış, faili meçhul cinayetler işlemiş, gerçekten darbe yapma hazırlıkları içinde olmuş insanların var olduğuna inanıyorum kesinlikle... Ama bu bilgi, kimi AKP muhalifi aydınlarla siyasetçilerin, geçmişte rejime hakim olan resmi ideolojinin taşıyıcısı bürokratların tasfiye edilmesi, devlete hakim kılınmaya çalışılan yeni ideolojiye alan açılması amacıyla yapılan bir operasyonu “adaletin tecellisi” olarak görmeme yetmiyor ne yazık ki…
Bu ne biçim bir derin devlet yargılamasıdır ki, tüm süreç boyunca ülkeyi kaosa sürüklemeyi amaçlayan bir tane faili meçhul cinayet, bir tane olay aydınlatılmadı. Milyonlarca sayfalık dava dosyası içinde devletin derinliklerindeki karanlık mahfillerde oluşturulan suç örgütlerinin bir tane siyasi bağlantısı çıkarılmadı ortaya. O her gün bir başka cinayet işlenen karanlık dönemlerde siyasi sorumluluk üstlenmiş kişilerden bir kişi mahkemeye tanık olarak bile çağrılmadı. Tüm suçlar ulusalcı sol kimliğiyle tanınan siyasetçilere yüklendi yalnızca. “Devlet için, kurşun atan da yiyen de şereflidir” diyen Tansu Çiller’in, “Bin günde bin operasyon yaptık” diyen Mehmet Ağar’ın zanlı olarak adı bile anılmazken devlet yönetiminde hiçbir lekilde görev almadığı için, devlet içindeki çetelere doğrudan emir vermesi de mümkün olmayan Doğu Perinçek “darbeci” olarak yüzlerce yıl ceza aldı. Ergenekon Davası derin devletin gerçekten yargılandığı, darbecilerin gerçekten cezalandırıldığı bir davaya dönüşebilirdi oysa…
HABERAL SOLCU DEĞİL
Olmadı. İktidarı elinde tutan güç odakları böyle istedi çünkü… Oya Baydar, t24’deki süreci çok iyi açıklayan yazısında dediği gibi: “Ergenekon davası, aysbergin su yüzünde kalan küçük bir bölüme dokunup derin merkeze varamadan sulandırıldı. Darbeci-vesayetçi çevrelerin müdahale ortamı hazırlamak amacıyla vurucu güç olarak kullandıkları kod adı Ergenekon çetesi arasındaki bağlar yeterince açığa çıkarılamadığı gibi, güneydoğudaki faili meçhullerden Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Hablemitoğlu cinayetlerine uzanan yol, Susurluk bağlantıları, JİTEM işi faili meçhuller, Hrant Dink, Rahip Santoro cinayetleri, Zirve yayınevi katliamı, bayrak provokasyonları, Sabancı suikastı ve onlarca, hatta yüzlerce benzeri görmezden gelindi. Derin devletin derin beyinleri korundu, sakınıldı. Ergenekon davasının ardındaki siyasi iradenin (AKP-Cemaaat koalisyonu) gerçek derinliklere inilmesinden fayda ummadığı, sadece iktidarına tehdit olarak gördüğü darbeci - vesayetçi kesimlerin geriletilmesiyle yetineceği anlaşıldı.”
Kentimiz açısından en önemli sonuç ise Zonguldak milletvekili Mehmet Haberal’ın ceza almasına karşın, yattığı süre göz önüne alınarak tahliye edilmiş olmasıydı… Önemli bir sonuçtu, tam da yerel seçimler öncesinde Zonguldak’taki siyasi dengelerin de değişeceği anlamına geliyordu çünkü. İzleyen bir arkadaşım anlatmasa yayınlanmadı sanacaktım, milletvekili seçimlerinin öncesinde ulusal yayın yapan bir televizyon kanalının muhabiri mikrofonu uzatıp, Haberal’ın adaylığıyla ilgili görüşlerimi sordu bana. “Ben sol değerlere sahip biriyim. Tam da bu nedenle Haberal’a oy vermeyeceğim.” dedim. Ekledim ardından: “Gerçekten Ergenekoncu mu bilmiyorum. Onun hükmünü vermek bana düşmez. Ama bildiğim şu var ki, Sayın Haberal solcu değil kesinlikle. CHP’ye Zonguldak gibi ‘emeğin başkenti’ olarak anılan bir yerde diğerlerini bir yana bıraktım solculuğu tartışma konusu olan bir aday yerine örneğin emek hareketinde adı öne çıkmış bir işçi önderini, yıllarca değerlerinin kavgasını vermiş bir emektarını aday göstermesi daha çok yakışırdı.” Nitekim haklı da çıktım bu szölerimde. Ardından gelinen süreçte CHP yönetiminin ve doğal olarak da kentsel politikalarının şekillenmesinde CHP’lilerden daha çok MHP yöneticisi, oğlu, Erkan Haberal etkili oldu çünkü… Doğrusu bu ya, yapılan hiç de etik değildi…
YENİ BİR BAKIŞ AÇISI LAZIM
Zonguldak çok sancılı bir dönemde yerel seçimlere gidiyor. İsmail Eşref’in ikbal hırsı nedeniyle belediyeyi bırakıp gitmesi, ardından son derece tartışmalı bir şekilde seçilen Muharem Akdemir’in kişisel tüm iyi niyetine karşın kentsel sorunları çözmede başarılı bir profil ortaya koyamaması AKP’nin elini güçlendiriyor. Malum Zonguldak, ülkenin imarı en bozuk kentlerinden biri. Kaderini elinde tutan yönetimlerin akıl dışı uygulamaları nedeniyle olağanüstü doğal güzelliklerine karşın, yaşam kalitesi inanılmaz derecede düşük. CHP’li yerel yönetim imarın düzeltilmesi, yaşam kalitesinin artırılması yolunda hiçbir atmadığı gibi sorunu daha da derinlere taşıyan uygulamalara gitti. Verdiği yapı ruhsatlarıyla zaten bin türlü sorunla boğuşan yerlerde yapı yoğunluğunu artırdı, yeni nüfus yüklemeleri yaparak yeşil alanları daralttı iyice …
Tam da bu süreçte tahliye oldu Mehmet Haberal. Milletvekili olduğu bir kentte, partinsin adaylarının ve politikalarının belirlenmesinde etkili olması doğal elbette. Ama oğlunun da etkisiyle tercihini nasıl bir adaydan yana kullanacağı da çok açık bence… Kentin sorunlarından bir nebze olsun kurtulabilmesi gerçekten sol değerlerle bütünleşmiş bir yerel yönetimi zorunlu kılıyor oysa. Ranta değil, insana odaklanan; çağdaş kentçilik değerleriyle kucaklaşabilen; doğa, insan dengesini gözeterek sürdürülebilir bir kentleşme anlayışıyla kenti yeniden imar etmeyi hedefleyen; kentin doğal, kültürel, tarihsel değerlerini, kimliğini korumayı, geliştirmeyi amaçlayan ve hepsinden önemlisi de katılımcılığı, saydamlığı yerel yönetimin temeli olarak gören bir anlayışla yeniden imar edilmesi gerekiyor Zonguldak’ın. Bilim insanı yanına saygı duyduğum Haberal’ın taşıdığı dünya görüşü ve ilişkileri nedeniyle bu gereksinimlere yanıt vermesi mümkün görünmüyor. Ortaya çıkaracağı aday profili en başından belli ki, vah ki Zonguldak’ın haline o zaman…