Sanat deyince duyarlılık gelir, güzel okşayış gelir aklıma. Okşayış kabartır duyguyu, düşü; hoplatır düşünceyi. Başka bir deyişle sanat, ağlatır da güldürür de.
Güzel sanatların 7 türü (sinema, tiyatro, heykel, mimarlık müzik, resim, edebiyat) var. Sanatlar etkileyiş yönünden de üçe (İşitsel, görsel, dramatik) ayrılır.
Benim yaşamımda işitsel sanatlar hep en öndeydi. Çocukluğumdan beri ilgilendiğim edebiyat, işim oldu, sevdam oldu. Kendim de o alanda -sınırsız okuyucu olmanın yanında- üretici oldum. Şiir, öykü, anı, deneme, söyleşi yazdım. Kitaplar bastırdım.
Müzik de içinde doğduğumuz bir alan. Çevremizde, okullarımızda, evimizde hep dinleyici olduk. Zamanla sevdiğimiz türkülere, şarkılara eşlik ettik. Yalan yok, hepimiz biraz uygulayıcısıyız, dinleyici ve söyleyici olarak müziğin.
Kastamonu Göl İlköğretmen Okulu bizi müzik konusunda iyi yetiştirdi. Şarkı, türkü, marş falan derken, biz, konçertolara, senfonilere kadar uzandık. Orada resim de çok önemliydi.
Bu girişten sonra, güzel sanatların, özellikle şiirin, müziğin etkileme gücünü irdeleyen bir örnekleme sunmak isterim. Örnekleme yaşamımdan... Sizi üzersem bağışlayın.
Güzel sanatların duygusal etkileme gücünü biliyoruz. Öznellik var işin özünde. Her türkü, her şarkı, herkesi aynı düzeyde etkilemez. Yaşanmışlıklarımızın, özlemlerimizin dürtüsü olan yapıtlardan etkileniriz daha çok.
Beni en çok etkileyen şiirleri, şarkıları soranlara yanıt vereceğim burada. Her dönemde ayrı ayrıydı bunlar. Artık ikisi yaşamıma egemen oldu. 30 yıldır ağlamadan dinleyemediğim iki şarkının sözlerini sunuyorum size. Tabii bu aşamadan sonra damlalar akmaya başladı gözlerimden.
Ha, şunu da söyleyeyim ki çağrıştıran olay ya da durumdur ağlatan. Siz ağlamazsınız, durumunuza göre duygulanırsınız yalnızca.
Şarkıyı, türküyü etkili kılanı da vereyim kısaca ve dökülüşe bırakayım kendimi.
BÖYLE AYRILIK OLMAZ
...
Böyle ayrılık olmaz
Böyle yalnız kalınmaz
Böyle ayrılık olmaz
Böyle yalnız kalınmaz
Hani verdiğin sözler?
Hani ellerin ner'de?
Hani huzur bulduğum
Deniz gözlerin ner'de?
Hani sen hep benimdin?
Şimdi ner'desin, ner'de?
(Böyle Ayrılık Olmaz-Nilüfer)
Kızımın cenazesini götürdük Zonguldak'a. Otobüsle İzmit'e dönmekteyiz. Zaten bizi acılara boğan trafik celladı otobüs nesnesinde boğulmaktayız o aralar.
Tam Düzce'den, kazanın olduğu Hendek'e yöneldiğimizde başladı şarkı, ruhumu delik deşik etti. Aksilik peş peşe birkaç kez çalındı söylendi!
Sonra Mihriban...
MİHRİBAN
Sarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamıştın, çözülmüyor mihriban
Ayrılıktan zor belleme ölümü
Görmeyince sezilmiyor mihriban
Yâr, deyince kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor
Lambada titreyen alev üşüyor
Aşk kağıda yazılmıyor mihriban
...
Tabiplerde ilaç yoktur yarama
Aşk değince ötesini arama
Her nesnenin bir bitimi var ama
Aşka hudut cizilmiyor mihriban
...
(Mihriban-Abdürahim Karakoç)
Nerede Mihriban duysam dökülüyorum o zamandan beri. Önceleri güçsüzlük olarak algılar, sıkardım kendimi. Sıktıkça daha çirkin patlardım. Artık "Garı gibi ağlayıp durma!" sözleri etkilemiyor hiç. Kadın erkek fark etmez. Ağlarız da güleriz de insan yanımızla.
Birkaç yıl önce, dersler bitmişti. Son derslerden birinde çocuklar şarkı, türkü söylemek istediler. Tabii sevinerek onayladım isteklerini.
Sınıf, arka sıraya dönüp tempo tuttu. Kara yüzlü, ince yapılı, kıvırcık saçlı öğrencim, utana sıkıla, boğazını temizledi. Tempo sustu şarkı başladı.
Eyvah! Mihriban!.. Olsun, o, Musa Eroğlu değil, saz da yok! Dayanırım, çocukların önünde güçsüz düşüp ağlamam! Oturduğum yer de tam çocukların önü. Jest ve mimikler ayna gibi...
Öyle derin daldı ki çocuk, acıklı sesiyle, yaşardım, dökülmeye başladım. Öndeki kızlar, fark edip birbirlerine beni göstermeye başladılar. Yüzümü saklayamadım. Mendil çıktı sonunda.
Türkücü, gözlerini kapatmış dalmış gitmiş. Hıçkırıkları tutamadım. Beni izleyen çocuklar da başladılar ağlamaya. Hep birlikte ağladık. Bir tek o çocuk ağlamamıştı gözleri kapalıydı.
Ders bitiminde, sınıfın yönlendirmesiyle, türkücü çocuk yanıma geldi:
"Öğretmenim, kusura bakmayın! Sizi ağlattım. Bilmiyordum." dedi.
Ona:
"Ne demek! Asıl ben, sana, çok etkili söylediğin için teşekkür ederim." dedim de çocuğun gönlünü aldım.
İşte böyle!
Her şarkının, her türkünün, her şiirin, her resmin, her filmin... dokunduğu yer vardır. Onun için herkesin şarkısı, türküsü, şiiri... başka başkadır.
Şimdi, sizden cesaret bularak, Nilüfer'den Böyle Ayrılık Olmaz'ı; Musa Eroğlu'ndan Mihriban'ı dinleyeceğim. Eğer etki bitmişse bu yazıyı siz görmeyeceksiniz.
Güldüren şarkılarda, türkülerde buluşmak dileğimle...