İçinden geçmekte olduğumuz yüzyıl, zihinlere çok şey kazıdı elbette, bunun başında korku geliyor.
Eğitimli eğitimsiz, sosyal statüsü ne olursa olsun anlaşıldı ki insan beyni, korkuyla yeniden ve yeniden formatlanabiliyor. Cahil kesim diye sınıflandırılan, vasat görülen insan profilleri ile en iyi okullarda en iyi eğitimleri alan güya zeki insanlar arasında, hiçbir fark bırakmadı bu yüzyıl, özelliklede son çeyreğinde.
Hak, adalet, eşitlik özgürlük vurgusu üzerinden dem vuranların sözleri ve eylemleri işte o korku salgınından sonra duvara tosladı. Sağır birine avaz avaz şarkı söylemek gibi evrenin içinde kayboldu isyan sözcükleri, sonrada yorgun düştü, düşürüldü kendine insan. 
Bütün bunlar, bakış açıları başka başka olan insanlar tarafından gerçekleştirildi, burası çok daha vahim aslında. Onlarında beynine format atıcılar vardı, işe yaradığını deneyimleyenler meydanı boş bırakmadı. Onlar için zaman ezici güç yaratma zamanıydı, yarattılar da.
“Suç” kelimesi dili kuruttu kısacası. ”Hak” kelimesi ise utandı kendinden. O yüzden korku o içine kaçmış cesareti de yanına alarak cirit atmaya başladı, yer, mekân makam ayırt etmeksizin haneye yani insan zihnine tecavüz etti…
Eğitim eşitsizliği inanması zor ama ortadan kalktı çünkü insan beyni bu yüzyılın son çeyreğinde neredeyse aynı seviyeye programlandı. İtiraz edenler olacaktır mutlaka bu tespite ancak günümüzde eylem ve söylem arasında ki o doku uyuşmazlığı bu itirazı yok sayacaktır. Korkunun ağırlığı hafife alınmayacak kadar ortada zira.
Zor günlerden, dar yollardan geçiyor akıl. Korkunun toplumları acımasızca esir alması, dayatılana razı ediyor direnemeyen insanı. Hoş, direnç gösterenleri de alı kokuyor ya korku!
Bu kadar kolaylaştırılmış mıydı insan üzerinde korku eylemini gerçekleştirebilmek dünya tarihinde bilmiyorum ama bu yüzyılda saat gibi tıkır tıkır işliyor doğrusu. Geleceğimize ipotek koyanlar kendi hedeflerini doğru kilitlenmişken eli kulağında yeniden ipi göğüslemek üzere zaman çalıyorlar yaşamlarımızdan.
Kelimenin cümlenin bile belini büken bu korku salgını, nasıl kurgulanıyor ve nasıl işlevsel hale geliyor bakın bunu da çözümleyemedi eğitimli olarak kendini kutuplaştıranlar
Paylaşılmadı ki yeterince bilgi, kendine yatırım yapmanın bencilliğinde, usul usul azaldı duyarlılık ve çaba, sonunda da ayrı düştü birbirinden. 
Dar çerçevede sorusu cevabı hazır tartışmalarda sığ kalındı.
İzlediğimiz akil insanlar “mış” gibi yapmaktan öteye gidemiyor, korkuya tutsak olduklarını da kabul etmiyorlar.
Ekranlarda belirli kalıplar halinde tartışma adı altında nefes tüketenleri izlerken trajiği ağır olan bir konuda bile gayri ihtiyari olsa gerek, acınacak hale kahkaha atmaları da korkunun baskınlığından.
Ağız içinde top sektirir gibi kelime sektiriyor koskoca akademisyenler ve gazeteciler ve yorumcular.
Neden peki; korku onları da adım adım takibe aldığı için oluyor bütün bunlar.
Korku başrolde çıkıyor sahneye her daim, kalan bütün kavramlar ise figüran.
Bu coğrafyada varlık gösterebilmek zaten zor işti, şimdi ise imkânsızlaştırılıyor. Beynine güvenen ve onunla övünenler, korkunun maskarası olmaktan geri duramıyorsa, hakikaten teslim olunmuş demektir.
Bu girdabın içinden nasıl çıkılır ve nasıl cesaretini geri kazanır insan dersiniz?
İdeoloji olarak benimsenen Atalarımız eylemleri ve söylemleri ile örnek alınan bu toprakların kurucuları ve sınırlarını çizenler toprağın koynundalar şu an.
 Atalarımızı anladık diyenler izinden gidenlerde ise belli ki hatlar karışık, aksi halde bu coğrafya böylesi bir kutuplaşmanın içine düşmez, korkuya teslim olmazdı.
Atalarına karşı halen daha günümüz sıkışmışlığında mahcup değilse bu coğrafyanın aydınları bırakalım korku boğazımıza dayansın müstahaktır. Yok, eğer bir parça cesaret kaldıysa beynin kıyısında köşesinde ona sahip çıkılsın ona güç verilsin o zaman.
Yok mu insan beynine yeni bir format atacak babayiğit?
Yok mu korkuya ruhunu satmayan vatan evlatları?
Yok mu kutuplaştırmaya, yoksunluğa, yoksulluğa, yok saymaya itiraz edecek biri ya da birileri?
Tükeniyoruz birbirimizden ve ister kabul edin, ister etmeyin meydanı boş bulan kuruluyor başköşeye. Korkmaya devam mı yani yazıklar olsun o zaman…