Korona günleri yaşamı çok değiştirdi. Yaşam, hayvanla, bitkiyle farklı renklendi. İnsan, yalnızlığında doğaya yürüdü.

     Balkon bakışı ağaçlı, patika yollara. Öğle sonrası, uzaktan eğitim takıntılı, özgür çıkış parka. Çocuk ve kuş cıvıltılı  köpek, kedi görüntüleri kısıtlı gözlemde. 

     Müge Anlı'yı yarıda bıraktım bu sabah. Sokak saatimi değerlendirmem önemliydi. Yoksa hep evde, hep evde... 

     Dışarı çıktım. Yalnızdım. Hemen karar verdim. Sokağa değil, dağa kaçacaktım, ağaçlara, otlara, çiçeklere böceklere... Ha! Yoluma köpekler çıkarsa!.. Çıksın! Artık köpeklerden korkmuyorum ya! Sevgi vardı aramızda, sevgi. 

     Tırmanabildiğim kadar Çenedağ'a... Yanlış anlamayın! Yasak başlamadan döneceğim. 

      Belediye Fen İşleri arkasından dağ yoluna girdim. Yolun girişinde başladı sevincim. Belediye hayvan barınakları yapmış yanlış anlamadıysam. Henüz hayvan görünmüyor, ama görüntü çok hoş. 

     Yürüdüm sağa sola bakarak. Maskemi de çektim çeneme. Güzelliğin içinde mest oldum. Sporumu da bozmadan yürüdüm, yürüdüm. 

     Tepeciğe çıkınca o küçük kulübeleri gördüm, köpek kulübelerini, kulübe önlerinde yiyecek ve su kaplarını. Bodrum'daki o akpak küçük evleri görmüş gibi sevindim. Doğanın en görkemli yerinde ev sahibi olmak ne büyük mutluluk! Gerçekten içim bir hoş oldu. 

     Çevreyi gözledim. Biraz daha yukarı doğru yürüdüm. Güzel görüntülerle ruhumu yıkadım. Dayanamadım, fotoğraf çektim. O ara, bir yalnız arkadaşla selamlaştım. Tabii dağda da olsak maskelerimizi normalleştirdik selamlaşırken. 

     Dönüşte kulübelerle daha yakından ilgilendim. Suluklar, yiyecek kapları boştu. Çevrede bira şişeleri, atıklar vardı. İçimden "Arkadaşlar buraya gelirken bu kaplar için de bir şeyler getirseler!" diye geçti. Hiç köpek yoktu. "Acaba şimdi burada olsalardı beni nasıl karşılarlardı?" ürpertisi vardı sevincimde. Yiyecek de yoktu yanımda onlara sunulacak. Evi güzel aç köpek ve ben. Cebimde bir tek boş poşet vardı. Ona da dönüşte, bulabilirsem, koca yemiş dolduracaktım. 

     Heyecanla, birkaç poz daha alarak, oradan ayrıldım. Yol kenarındaki ağaçları, otları, karşı tepeleri, uzaktaki Körfez'i izleyerek mahallemize indim. İnşaatı bitmemiş cami önünden geçtim. Ezan okunuşundan anladım ki yasak başlamak üzereydi. 

     Ne olduysa köşeyi dönüp sola baktığımda oldu. O güzel kulübede bulamadığım köpekler oradaydı. Otların arasında on, on beş köpek vardı. Günü onların güzel pozlarıyla noktalamaya heveslendim. 

     Zevkle cebimden telefonumu çıkardım. Fotoğraf ayarını yaparken bir havlama patlamasıyla şaşırdım kaldım. Kahverenkli, çene kısmı siyah, ayı gibi bir köpek ta önüme gelmişti. Havlarken de geridekileri davet ediyordu. Belki de onlara kızıyordu kendisini yalnız bıraktıkları için. Bir iki tanesinin de bana doğru koştuğunu gördüm. 

     Ben aslında korkak biriyim. O anda beynim devreye girdi: "Oğlum, Hayri, sen son günlerde köpeksever oldun. Bugün onların sevgisiyle dolusun. Korkma, sevgini belli et! Telefonu cebine sok. Sonra kendilerine silah çektiğini sanırlar." 

     Telefonu sakladım. Korkmamaya çalışıyordum, ama bir yerlerim titriyordu. Köpek oradan korku anlamı çıkarırsa ben ne yapayım? Kaçmadım. O koca köpekle göz göze geldik. Ben onu seviyordum, o hırlıyordu. Diğerlerinden de cesaret alıp ısırırsa... 

     Havlamalar dizildi. Sevgim büzüldü. Bir yerime bir şey yapmadılar. Yapmadılar da söz dinlemediler. Korkuttular beni. 

     O koca köpek eğer beni dinleseydi. Ona, ormanda gördüğüm kulübeleri anlatacaktım, "Sevdim seni, ısırma beni!" diyecektim. 

     Ya, kulübenin önündeki su ve yiyecek kaplarının boş olduğunu nasıl söyleyecektim?

     Tam o sırada, bir iki araba geçti. Ötede iki yürüyüşçü göründü. Onlardan cesaret alıp arkama bakmadan köpek dostlarımdan hemen uzaklaştım. 

     Son durumun fotoğrafını çekemedim. O nedenle üzülüyorum.

      Arkadaş, ben ne tuhaf adam oldum ya! Köpekleri suçlu bulmuyorum. Hep beynimde o muhalif cümle:
     "Aç olduğu için bana saldırdı o koca kafalı! Aç olmasaydı... 

     Ey saf, köpekle duygusallık olmaz. O söz, bırak köpeği, sevgiliye bile söylenmez günümüzde. Şimdiye kadar ısırılmadığına sevin. Dikkat et! 

    "Sevdim seni ısırma beni"ymiş! Köpek uygarlığı o seviyede mi be oğlum? Sokaktan, insandan çok uzaklaşıp da güldürme beni.