Sosyal medya bir âlem… Ne gerçek, ne doğru ayırt etmek mümkün değil çok zaman… Herkes deveyi tuttuğu yere göre tarif eden körden de beter yorumlar yapıyor… Bir iyi yanı var, kimsenin etlisine, sütlüsüne karıştığı görülmeyen insanlar bile, ateşli bir politik aktör olarak çıkabiliyor bazen ortaya… Ancak bu da tabloyu değiştirmiyor, tıpkı diğerleri gibi bu arkadaşlar da kendi cenahına en küçük eleştirel gözle bakmazken, karşısındakilere bel altı, bel üstü her türlü atışı serbest görüyor… Yalan ve riya gerçeğin hep bir adım önünde… En kötüsü de sahnede ne oynanırsa oynansın, herkes, her şeyi, kendi istediği gibi görüyor… İşin ilginci iletişimin bunca hızlandığı bir zamanda doğrusunu araştırmak gibi küçük zahmete kimse katlanmak istemiyor… Yanlış herkesi daha çok mutlu ediyor ne yazık ki…
 
Facebook’ta, Urfa’da çekildiği iddia edilen bir fotoğraf yayımlandı geçtiğimiz günlerde. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu’na destek vermek amacıyla yapılan bir kampanyanın standında çekilen fotoğrafta, “Tecavüz ediyorlarsa, bize ediyorlar size ne!!!! Aile Bakanımız Sema Ramazanoğlu’nun yanındayız”yazılı pankart dikkat çekiyor. Kampanya haberi doğru, ancak fotoğraf yanlış; azıcık bakınca pankarttaki montaj çok açık şekilde belli oluyor zira. Buna karşın paylaşım rekoru kırarak yayıldı sanal alemde… Yapılan yorumları yazmaya gerek yok… Her şey, hem etik, hem de siyasal açıdan yanlışın da yanlışı bana göre, zalimlerin ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramıyor ayrıca; yöneltilen tüm iddiaları, bu tip yanlışların üzerinden yalanlama fırsatı tanınıyor çünkü…
 
KÜÇÜK SÖZLERDEN BÜYÜK ANLAMLAR ÇIKARMAK MÜMKÜN
Yaptığı her şey birbiriyle çelişen, yazdıklarını mantıksal bir çerçeveye oturtmakta zorlanan bir arkadaş Cumhurbaşkanı’nı yere göğe koyamayan birkaç satırlık yazı paylaştı yine Facebook’ta. “Doğrudur, yanlıştır; hatası vardır, yoktur, amaaa ondan başka lider yok. Bu gerçek” diye biten bir satırlık yazı epey yorum aldı haliyle… Eleştirenler de vardı ama “Tayyip hırsız mı? Öyle hırsıza can kurban! Tayyip diktatör mü? Öyle diktatöre can kurban! Her ne ve nasıl çamur atılıyorsa da benim için Tayyip Erdoğan” minvalindeki mesajlar da haylice çoktu yorumların arasında. Doğrusunu söylemek gerekirse bu sözlerin ciddiye alınır hiçbir yanı yok ama toplumun hangi saiklerle hareket ettiğini anlamak için çok değerli ipuçları veriyor bana. AKP’yi neden aşamadığımızın sırrı, bir parça da olsa bu sözlerde gizli bence…
 
Kalıplaşmış fikirleri aşmak mümkün değil çok zaman… Önyargıları kırmak, tıpkı, Einstein’ın dediği gibi atomu parçalamaktan da zor… AKP’nin kitlesini dogmatik fikirler yaşamında epey yer tutan muhafazakar vatandaşlar oluşturuyor… İzlenen gerilim siyasetiyle de gayet iyi konsolide ediliyor… Muhalefetin körlüğü de buna eklenince, AKP karanlığını aşacak güç, bir türlü çıkmıyor ortaya… Siyasi dizilim içinde buna en yakın parti olan CHP, öngörü yanlışlarının yanı sıra kendi içindeki kör dövüşü nedeniyle hakla içtenlikli ilişkiler kurmadığı için ne söylese bir eksik kalıyor… AKP’nin yedek gücü MHP zaten içler acısı bir durumda… 7 Haziran seçimlerine kadar umut vaat eden Selahattin Demirtaş da kusursuz bir senaryo ile hendek siyasetinde boğulunca meydan Erdoğan’a kalıyor…
 
AKP’NİN TOPLUMLA İLİŞKİSİ KOVALENT BAĞ GİBİ
Daha önceleri de yazdım, AKP toplumla tam bir organik bütünlük içinde, siyasaldan daha çok kültürel ilişki var aralarında… Bir tür akrabalık bağı gibi açıklanabilecek bu ilişki yüzünden geniş kitleler, diğer siyasal yapılardan çok daha müsamahakâr davranıyor AKP’ye... Tıpkı kendi çocuklarının yanlışını görmezden gelen ebeveynler, büyüklerinin ağır sözlerini duymayan çocuklar gibi hoşgörüyle yaklaşıyor… Buna bir de dinsel motifler eklenince kovalent bağdan daha güçlü bir ilişki çıkıyor ortaya… Polis copu yiyerek işinden kovulan TEKEL, ÇAYKUR işçileri, jandarma dipçiğiyle deresine HES kurulan köylüler, bin bir zulümle yaşamak zorunda kalan varoşlardaki kent yoksulları, sandığa gittiğinde oyunu bu nedenle AKP’ye veriyor.
 
Kabul etmek gerekiyor ki, devlet olanaklarını sınırsız şekilde kullanılan AKP elebaşları büyük bir güç haline geldi ülkede… Tüm kurumlarını bir bir ele geçirerek muktedir oldu devlete… Bir önceki rejimin halka ceberut karakterini korurken, tüm aktörlerini tasfiye etti. Her türlü kirli işbirliğini yaptığı cemaati de saf dışı bırakarak “tek başına iktidar” oldu. Ancak bu da yetmedi AKP’ye… Dünya çapında aktör olmak gibi bir sevdanın peşinde, özellikle Ortadoğu’da kirli manevralara, işbirliklerine girişti… Her adımı diğeriyle çelişen bu manevralar çok tehlikeli sonuçlar çıkardı ortaya… Ülkenin geleceğini de tehdit eden bu durumu aşmak için, hırslarından arınmış insanların, halka daha samimi ilişkiler geliştirecek politikalarına ihtiyaç var… Bunun birinci adımı bireysel çıkarı değil, toplumsal faydayı gözeten bir siyasal hat geliştirmek… Başarabilir miyiz, bilmiyorum… Bildiğim tek şey, başaramadığımız takdirde, ülkeyi bir felaketin beklediğidir…