Bu kent yaşanmaz oldu iyice. Yönetimini ele geçiren kimliğinden, değerlerinden, kültüründen, çağdaş kentçiliğin ilkelerinden bihaber organize bir ekip yakıyor yıkıyor; yokuş aşağı giderken freni patlayan kamyon gibi önüne gelen her şeyi ezip geçiyor. Babalarımızın, annelerimizin hatıralarını, ayak izlerini Vandallığın ayakları altında eziyor acımasızca.  Akıl almaz bir hırsla, belleğimizi yok edip, Zonguldak’ı Zonguldak yapan, diğerlerinden farklı kılan değerlerin üzerinden buldozerlerle geçiyor…

Dünyanın tüm kişilikli kentleri, kimliğini oluşturan değerlere sıkıca sarılıp büyük bir kıskançlıkla geleceğe taşırken, adı yöneticiye çıkmış aklıevveller, günün modasına uygun geçicilikleri, “yenilik” diye yutturuyor bizde.  Her yanı saran ruhsuz, şekilsiz, öyküsü, anlatısı, rengi, ışıltısı olmayan zevksizlikler, bu kurnazlığın ürünü olarak yükseliyor.  Kentin, Türkiye’nin toplumsal gelişimi içindeki yeri umurlarında olmadığı gibi geçmiş gelecek ilişkisi kurabilecek birikimi de bulunmuyor hiçbirinin…

GÜÇLERİNİ, BİRİKİMLERİNDEN, BAŞARILARINDAN DEĞİL OTURDUKLARI KOLTUKLARDAN ALIYORLAR

Cahil bunlar… Kentlerin tıpkı bizler gibi soluk alıp veren, ruhu, sesi, rengi, kendine özgü kokusu olan bir etkileşim alanı olduğunu bilmiyorlar mesela. Dahası, kentlere kimlik kazandıran en temel ögenin, kültürel değerlerin sürekliliğinin sağlanmasıyla kentsel mirasın korunması olduğundan da bihaberler. Onun için gözü dönmüş şekilde saldırıyorlar kentin değerlerine. Yapıp, korumaktan daha çok, yıkıp, zevksiz “kiç” şeyler dikmeyi daha çok sevmeleri tam da bu cehaletten geliyor…

Bakmayın ortalıkta kasılarak dolaştıklarına, güçlerini, birikimlerinden, başarılarından değil oturdukları koltuklardan alıyorlar. Büyük ihaleler dahil pek çok işi gizli saklı yapmaları, kentle ilgili fikirlerini kamuoyu gözünden kaçırmaları, süreçleri hep kapalı devre yönetmeye çalışmaları, işin içindeki Çapanoğullarının yanı sıra kendilerine olan güvenlerini yitirdiklerini de gösteriyor. İnanın üstenci davranışları, herkese tepeden bakmaları bu duygu yitiminin ürünü olarak çıkıyor ortaya…

BU KARARLARI VERENLER, KENTE VE TARİHE KARŞI SUÇ İŞLİYOR

Sahilde kent kimliğini yok sayan ve kaynak israfından başka bir şey olmayan abartılı düzenlemeler de bu yaklaşımın ürünü; Lavuar Alanı ihalesinin nasıl verildiğinin, ne yapılacağının, neden başlamadığının gizlenmesi de. Kentin alamet-i farikası sayılıp yarınlara bırakılması gereken en değerli yapısı Fevkani Köprü’yü yıkma inadı da bundan; ileriye doğru en doğru planlanması gereken vizyon alana MAKZON hançerini sokma, herkesin hatırasında yeri olan Maden Mühendisleri Odası’na başka işlev yükleme hainliği de...

Avazım çıktığı kadar bağırıyorum buradan:  Bu kararları verenler, kente ve tarihe karşı suç işliyorlar kesinlikle. Bu doymak bilmeyen rant hırsının, kör cehaletin arkasına takılanlar da onlara ortaklık ediyor. Görün ne olur: Tarihsel, endüstriyel mirasımız yok ediliyor haramilerce. Aç gözler yaşam alanlarımızı, tarımsal topraklarımızı yağmalıyor.  Zebaniler hurda demir fabrikalarında yarın umudumuzu da eritecek projelere imza atıyor. Herkes susuyor. Susan dilsiz şeytandır…