Türk-İş Genel Başkanı İbrahim Denizcier’in, Sendika Kongresi için geldiği Zonguldak’ta(1982), yaptığı en önemli açıklama ‘Zonguldak’ın sorunlarını çözmek istiyorsanız, Zonguldak’a gelen politikacı ya da Bürokrat, kim olursa olsun, maden’e sokun. Zonguldak’a bakışı değişecek, istediğinizi alırsınız’ olmuştu.

Denizcier’in Zonguldak’ta kaldığı günler içinde, sürekli çevresinde olanlardan (Mehmet Tezer, Ali Yalavaç, Halit Aygün) biri bendim.

İnceleme ve gezileri dışında vaktini, Kilimlispor Kulübü üst katında ve Dinlenmek için Fener’deki TTK misafirhanesinde geçirirdi.

Zonguldak’ta, Mehmet Tezer’i Genel Başkan Seçtirmek için yoğun gayret sarf etmişti.

Netice de Mehmet Tezer, Yakup Kayabaşı, Yusuf Ziya Kara, Hasan Yaman, Yekta kalafat, yönetimi oluştu. Sonra, bir gece aniden rahatsızlandı ve Ankara’ya kaldırıldı.

1983 yılında da Cenevre de vefat etti.

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, Sosyal Güvenlik Paketi içinde, Madenci’nin günlük çalışma süresinin altı saat olmasına itiraz eden Bürokrat’a ‘Sen hiç maden’e indin mi?’tepkisi verdiğini duyunca, aklıma geldi bu hatıra.

Erdoğan Kozlu da (2008) madene inip, 560 kodunda Martipikör (Darbeli kırıcı) ile kömür kazmış, madenci ile Cevizli Kömeç yemişti.

Demek ki, Merhum İbrahim Denizcier çok haklıymış.

Efendim; Soma Faciası sonrası, en çok ‘dillenen’ konulardan biri de, Türkiye’nin İLO sözleşmesine (1919) imza atmamasıydı. İLO (Uluslar arası Çalışma Örgütü) Sözleşmesine imza koyan Ülkeler de Ölümlü kaza olmuyormuş gibi!

Aslında, İLO’nun kuruluşundan (1919) iki yıl sonra, Çalışma hayatına dair istediği şartları uygulamaya başlamışız (1921).

Zonguldak ve Havalisinde, maden ocaklarındaki çalışma şartlarına yönelik yürürlüğe giren Havza-i Fahmiye (Kömür Havzası)Maden Amelesinin Hukukuna Müteallik kanun yani; ‘Kömür Havzası İşçilerinin Hukuku Yasası’ ile

Her ne kadar Almanlardan alınma da olsa, Amele Kanunu olarak ta adlandırılan bu kanun (15 madde), Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk İş Yasası niteliğindedir.

Havza da bulunan 50 civarında Maden Şirketinin, dörtte üçünün yabancı olduğu bir ortamda, çalışan işçinin, çalışma şartlarını ve haklarını düzenleyen, Sosyal Güvenlik örgütlemesini amaçlayan bir yasa çıkartmak, kolay olmasa gerek!

18 Yaşından küçüklerin ocaklarda çalıştırılmaması, günlük mesai’nin 8 saat olması,

yaralanan ve ölen işçilere tazminat hakkı vs. haklar sağlamıştır.

O gün bu gündür, yapılan Anayasalar (1921,1924, 1961, 1982) ve çıkartılan kanunlarla, iş hayatı daha doğrusu yer altı madenciliğinde, ölümlü kaza oranını düşürecek bir tedbirler zinciri oluşturamadık dersek doğru olur.

Hükümet’in hazırladığı yeni Sosyal Güvenlik Paketi, ‘Madenci’ çevrelerince iyi karşılandı.

Madenler de yaşam Odaları bulunacak, Emekli yaşı 55’ten 50’ye düşecek. Tatil günleri ve yıpranma hakları eklenip bu yaş 43’e çekilecek. Yeraltında Taşeron olmayacak. Yer altında çalışma süresi günlük altı saat olacak. Yeraltında çalışan işçiye 6 ay ikramiye verilecek. Kaza nedeniyle kapanan madenlerde işçiler maaşlarını almaya devam edecek…

Bu ara da hazırlanan bu torba yasa’da ki maddelerden bazıları, meselâ ‘Asıl işler de Taşeron çalıştırılmaması’ maddesi, yeni hazırlanan ‘taşeron yasası’ ile çelişiyor. Hazırlanan yeni ‘taşeron yasasında’ kamu kurumlarında yan dallar dışında (Ulaştırma, güvenlik, temizlik, yemek) taşeron şirketlerin çalıştırılması ön görülüyor. Bu nasıl ayar edilecek?

Yeni Yasa ve bir ay tek, bir ay çift maaş alacak maden işçisi ile kurumlara binen maddi külfet artar. TTK’nın zararı Yıllık 600 milyon dan 800 milyon’a çıkar. Devlet bu zarar’ı karşılamayı sürdürür mü? Yoksa; Kamu, elindeki madenleri bir an önce elinden çıkartmaya başlar mı? Bana kalırsa, üç vardiya çalışan ocaklar da vardiya sayısı dörde çıkar.

Sekiz saat’te beş saat çalışan işçi, 6 saatte üç saate çalışmaya çekileceğinden, vardiya sayısı ile üretim artışına gidilir.

Burada en büyük görev Sendikalara düşmektedir. Üye artışı ile Sendika Kasasını doldurmak yerine, yevmiye boşluğunu (mazeretsiz işe gelmeme, istirahat günleri ve doktor çıkışları) ortadan kaldırmak zorundadır. Genç Sendikacılar, maden iş kolunun sembolü olan Mehmet Tezer’in, Kurum’un yaşaması için söylediği ‘İşten kaçan şerefsizdir’ sözünü hatırlamalıdır.

SONUÇ:

Her işte bir hayır vardır.

Soma Faciası, bizi Millet olarak sarsmış ve adeta kendimize dönmemizi sağlamıştır.

Enerji Bakanı önceki gün, Linyit ve Taşkömürü çıkartan maden işletmelerini ‘Kömür kızışması’ ve ‘metan gazı’ patlamasına (grizu) önlem alınması için tekrar uyarmıştır.

Yeni düzenleme ile maden işletmeleri daha güvenli olacak, çalışanların refah düzeyi artacaktır.

İşçi Sağlığı ve Güvenliği konusundaki iyileştirme ve denetlemelerin artması, Çalıştıran ve Çalışanın işini daha iyi bilmesini sağlayacak. Böylece işçi üzerindeki ‘Özel sektör’ baskı ve korkusu da kalkacaktır.

Amele Kanunu’ndan(1921) bu yana, binlerce insanımızı kaybettik. Maddi zarar belli değil. Soma Faciasında; Devlet, İşveren, İşçi ve Sendika’nın hata da payları olduğunu gördük.

Taraflar üzerine düşeni yaparsa, facia değil, huzur olur.