Kabak tadı vermek istemem ama Zonguldak Belediyesi üzerine yazacağım yine… Aslında hiçbirinin diğerinden farkı yok, yerel yönetimlerin neredeyse tamamı “Al birini, vur diğerine” cinsinden de ben yaşadığım Kozlu ile büyük ağabey konumundaki Zonguldak Belediyesi üzerine merceklerimi uzatıyorum en çok… Belediye deyip geçmeyin, içtiğimiz sudan soluduğumuz havaya, gıda güvenliğimizden oturduğumuz mekâna, evimizin önündeki sokaktan her gün kat ettiğimiz yollara kadar her şey onlardan soruluyor. Doğduğumuz andan, cenazemizin defnine kadar geçen süreçte yaşam boyu rolleri var. Yaşam kalitemizin belirlenmesinde birincil derecede sorumlu olan bir kurumu sorgulamayı görev biliyorum haliyle, daha iyi olması için kıymeti kendinden menkul görüşler ileri sürüyorum…

 

Tabii ki akıntıya kürek çekiyorum. Bunca yıldır yazıp çiziyorum, ne etsem de etkili bir yazar olamadım, basınının acar bir kalemleri arasına adımı yazdırmadım bir türlü. Az okunduğum için, görüşlerimi pek dikkate alan da olmadı… Kılı kırk yaran bir titizlikle yazıyorum oysa… İnanın şikâyetim yok bundan da, ilkokul üçüncü sınıf çocuklarının imla bilgisi, ortaokul ikinci sınıf çocuklarının kelime hazinesiyle yazan kerestecilerin, beni kat kat aşan sayılarda okunması zoruma gidiyor bazen… O vakitlerde çok kızıyorum kendime, “Ulan” diyorum, “sanki yazsın diye bekleyen üç tane okurun varmış gibi havalara girip, bilgisayarın karşısına geçiyorsun… Çekil kenara, bunca bilgi kirliliği arasında kuru gürültü yapma hiç değilse…”

 

YAZMAZSAM DELİ OLURUM

Ama olmuyor, bir zaman sonra kaşıntı basıyor adeta… Sait Faik’in “Yazmasam deli olacaktım” dediği gibi bir duygu çoğalıyor içimde… Bilgisayarın karşısına geçip bir şeyler karalamaya başlıyorum ve kısır döngü tekrar başlıyor… Yeniden bir halt olarak hissetmeye başlıyorum kendimi. Çok iyi biliyorum ki, yine kimse okumayacak yazdıklarımı, patlattığım kafa yanıma kâr kalacak… Kalsın, hiç değilse torunlarımın yüzüne bakmaya cesaretim olacak. Pek de soracaklarını zannetmiyorum ya, “Dede, kentte bunca rezillik olurken sen ne yapıyordun?” dediklerinde, ellerimle beraber yüreğim titreyerek uzatacağım koltuğumun altındaki yazı dosyamı… Böyle bir dedeye sahip oldukları için gurur duyacaklar belki de…  İşte bu ihtimal üzerine kurulu tüm dünyam…

 

Merak ediyor, her şeyi sorguluyorum bu yüzden… Bizim gazetenin eski ortağının sahibi olduğu şirketle Zonguldak Belediyesinin arasındaki ilişki fena halde kafama takılıyor örneğin… İsmail Eşref zamanında belediyeye yaptığı işlerle adını sıkça duyduğum şirket, Secaattin Gonca’nın başkanlığı sırasında Zonguldak’ı terk etmiş gibiydi adeta… Nerdeyse adı unutulmuşken, Eşref’in yeniden seçilmesiyle yeniden ortaya çıktı. Akdemir devrindeyse adının duyurulurluğu tavan yaptı neredeyse… Belediyenin nerede bir işi var, o şirket orada… İhaleler ne zaman yapılıyor, kimler giriyor da hep aynı şirkete kalıyor, anlamak mümkün değil… Öğrendim ki Kamu İhale Kanunu’nun bir boşluğundan yararlanıp, ihalesiz veriliyormuş işler.

 

BANA KALSA BİR TANE İŞ BİLE YAPTIRMAM O ŞİRKETE

Peki, bu şirkete tanınan ayrıcalık neden, inanın yanıtı yok bende... Kimseyi bilgisine sahip olmadan da karalamak istemem. Ancak, gazetelere, “Kızı MHP’den milletvekili adayı oldu ya, CHP’nin oyunu azaltmak için işleri sürüncemede bırakıyor”  dedirtecek kadar kötü işler yapan bir müteahhidi neden kollar Zonguldak Belediyesi? Kentte bu işleri rahatlıkla yapabilecek pek çok şirket mevcutken, neden aynı firmada ısrar eder? Kamuoyunda bunca lafı edilmiş, İçişleri Bakanlığı müfettişleri bunca tenkit yazmışken bu gözü karalığın esbab-ı mucibesi ne gerçekten? Yaptırdığı işler karşılığında fena halde borçlanan belediye, borcunu ödeyemediği için mi hep aynı şirkete ihale veriyor? Yoksa başka türlü bir bağ mı var aralarında?

 

Bana kalsa bir tane iş bile yaptırmam o şirkete… Pek çok noktada yaptığı çalışmada görüyorum ki, çalışanlarına baret, emniyetli iş ayakkabısı gibi sıradan iş güvenliği malzemelerini bile çok görüyor o şirket… Dahası yapılan çalışmalardan halkın etkilenmemesi için en küçük bir önlem bile almıyor. Kozlu yolu üzerindeki akaryakıt istasyonlarının orada yaptığı teraslama çalışması sırasında, pek çok arabanın üzerine taş düşürdü örneğin. Şans eseri can kaybı olmadı da kazalar maddi kayıplarla atlatıldı… Yaptığı çalışmalarda gelişigüzel hafriyat yapıp etrafa zarar vermekten tutun da, yanlış planlama yapıp hizmeti geciktirerek insanları mağdur etmeye kadar pek çok da sabıkası var ayrıca… Göz<ünü her şeye kapayan belediye “doğrudan temin” yoluyla bütün işleri bu şirkete veriyor. Hiç kimseden de çekinmiyor hem de… Ne diyeyim: Çok özel işler bunlar…