Hayranlıkla izliyorum kaç gündür, önce ufuk çizgisinin tam üstünde bir karaltı oluşuyor. Yavaş yavaş büyüyüp ufku saran karaltı, ardından, sularla oynaşmaya başlıyor. Derken kül renginden patlıcan moruna, her an, bir başka tona bürünen denizden göğe doğru bir sis perdesi yükseliyor. Kâh poyraz, kâh yıldız, kâh karayelle coşan bulutlar, altında ışıldayan sularla birlikte kıyıya doğru koşuyor. Yaklaşan karı haber veren rüzgârın uğultusu, günlerdir sahili döven denizin öfkeli sesine karışıyor…

Ufuktan kopup her yanı saran sis perdesi ipekten örtüsüyle ortama büyü salarken, kar sağanağının öncü rüzgârı vuruyor pencerelere. Sonra cama çarpan karın çıtırtılı sesi sıcak evlerin içinde eriyor. Hiç dinmeyecek gibi yağmaya başlayan kar, günlerdir üzerine abandığı ağaçların boynunu daha bir bükerken, birikmiş karlar o yana, bu yana savruluyor. Yerdeki karın kalınlığını daha da artıran tipi, kararan suların uğultulu sesi dışında, hayatımız da içinde, her yere, her şeye egemen oluyor...

YILDIZ YAĞMURU ORTAYA BAŞKA BİR GÖRSEL ŞÖLEN ÇIKARIYOR

Gökler, bir parça dinlenip soluk almak istiyor sanki. Rüzgârın hiddeti azalıyor, ağaçların bir o yana bir bu yana savrulan boynu bükük çaresizliği bitiyor. İnsanın içine ürkü salan deli tipinin yerini başka bir görsel şölene dönüşen yıldız yağmuru alıyor. İri iri uçuşan kar, yavaş yavaş etkisini yitirmeye başlıyor ardından da. Hemen sonrasında günlerdir süren göksel ritüel yeniden başlıyor, ufukta oluşmaya başlayan karaltı, birazdan pencerelere vuracak yeni sağanağın haberini veriyor...

Artık bir kötülükler toplumuna dönüşen dünya, bir de, savaş denen vahşeti yaşamasa, kendini tekrarlayan bu göksel şölen nasıl kuşlar uçururdu içimde. Yıllardır akıl tutulması yaşanan ülkemde, zulüm, her şeye egemen olmasa dura coşa, ese uçuşa yağan kar yaşam sevincimi nasıl da doruklara taşırdı. Tüm varlıklarını talan eden aç gözlülük, son kalan değerlerine saldırırken, Zonguldaklılar bu denli kaderine razı olmasa, ipek gibi yağan kar ne çok sevinç biriktirirdi anı evimde…

SUÇLULARI GÜÇLÜ YAPAN KARANLIK BÜYÜK BİR YÜZSÜZLÜKLE İKTİDARINI SÜRDÜRÜYOR

Olmuyor işte, içimdeki çocuk, gökten kar olup yağan doğal şenliğe katamıyor şen sesini. Kuzeyimizde bombalar yağıyor kentlerin üstüne çünkü. Her gün suçsuz, günahsız onlarca insanın ölüm haberi geliyor. Devlet adamı payeli zebaniler, çocuk ölümleri üzerinden pazarlıklar yapıyor. Politika yaptığını sanan zevat insani dramlar üzerinden strateji geliştirmeye çalışıyor. Yaşamın ateşten gömleğe dönüştüğü ülkemde, suçluları güçlü yapan karanlık büyük bir yüzsüzlükle iktidarını sürdürüyor…

Ve zavallı kentim hiçbir yarasını saramıyor. Kent merkezindeki düzenlemelerle belleği yok ediliyor, Filyos Vadisi’ndeki en değerli tarım alanlarının üstüne beton dökülüyor. Bölge insanı topraklarını haraç mezat elinden alan haramilerin kapısında iş dilenen zavallılara dönüşürken mesele Filyos olunca, “Kaz Dağları’nda nöbete gidelim” çağrısı yapan solcu arkadaşlarım da içinde, kimseden ses, çıkmıyor. Beyaz ipek gibi yağan kar, bunlarla kararan olan içimi, ne yazık ki, ağartmaya yetmiyor…