Kaç mevsim geçti yokluğunun üzerinden ve kaç kez gömdüm seni uzaklara bilmiyorum.

Bilmiyorum çünkü zaman sen gittiğinde, durdu yüreğimde.

O deli çağlarda değildik ikimizde ve cesaretimiz yorgun düşmüş nedense sevgiye.

Şöyle de diyebiliriz aslında, çok çabuk doyduk sanki birbirimize.

Aşk her zaman aynı aşk değilmiş biliyor musun? Bunu sen gittiğinde daha iyi anladım.

Kalmak için o kadar çok nedenin varken, ya da ben öyle olduğunu düşünürken, sen bir anda toparlandın ve alıp başını gittin. Yok yok, sen bir anda toparlandın ve beni de alıp gittin.

Seninle geleceğe dair ne kadar hayal kurdumsa, şimdi yalnızlığın koynunda masallar anlatıyorum kalbime.

İnanmıyor kalbim biliyorum ama iyi geliyor masalların içinden bir yol bulup sana kavuşmak.

İstediğim yere koyuyorum seni, istediğim zaman yanımda, yanı başımda sayıyorum seni.

Her fırsatta kavuşturuyorum bizi ve hiç ayrılmamış gibi sarmaş dolaş kuruyorum düşleri.

O bilindik masallar gibi benim masallarımda işte. Mutlu mesut değil zihnimden geçenlerin hepsi. Ayrılık vuruyor başıma bir anda, masallarım karakış oluyor sanki anında.

Bu ben değilim biliyorum, bu içime sen kaçmış halimden geriye kalanların çaresizliği, biliyorum.
Şaşırıyor haliyle düşüncelerim, duygularım, sıkışınca köşeye bir bahane bulmak özlemlere tek çare.
Galiba böyle anlarda ağlamak biraz hafifletiyor acıyı. Zehir gözyaşıyla yıkıyor kendini.

Gözyaşlarım yanağımı yakarken tuzuyla, özlem yakamı çekiştirirken diğer yandan, hemen bir son yazıyorum oracıkta. İçinde kavuşmak olan bütün sonları, günlerdir sıraladım art arda. Kalbim anlayacağın gibi şaşkın bu halimden. Hangisi gerçek, hangisi masal, eminim o da bıktı bu halden.

Sevgilim kaç gün, kaç gece geçti yokluğunun üstünden. Mevsimsiz bir aşk doğmaz mı yeniden yüreğimizden.
Bir kaç kadeh, bir kaç şiir geceye özleminle düşen. Kalk gel ayrılığı söküp yüreğinden, bir şans daha verelim birbirimize yeniden.

Yaşı, çağı geçmiş demeden, ne dersin, devam edelim mi kaldığımız yerden?