Türkiye’de yıllardır değişmeyen bir gerçek var:
Konuşan çok, duyan yok.
Uyaran var, sorumluluk alan yok.
Ülkenin dört bir yanında vatandaş geçim derdiyle boğuşurken, siyasetin dili hâlâ süslü cümlelerden ibaret. Oda ve dernekler tabelada var, sahada yok. Herkes konuşuyor ama kimse sorumluluk almak istemiyor. Çünkü bazılarına ne söylersen söyle fark etmiyor. Kokmuş ete tuz neyse, yüzsüz insana söz de odur.
Türkiye’de tablo net
İşsizlik, hayat pahalılığı, gençlerin umutsuzluğu…
Bunlar artık “gündem” değil, hayatın kendisi.
Ancak çözüm üretmesi gerekenler, koltuklarını koruma derdinde. Seçimden seçime hatırlanan halk, oyunu verdikten sonra unutuluyor.
Zonguldak’ta durum farklı mı?
Değil.
Bir zamanlar emeğin başkenti olan Zonguldak’ta bugün gençler göç yollarında. Esnaf ayakta kalma mücadelesi veriyor. İş var deniyor ama iş gençlere uğramıyor.
Siyasetçiler konuşuyor, oda ve dernekler susuyor.
Sorunlar biliniyor ama dillendirilmiyor. Çünkü sessizlik, bazıları için en güvenli yol.
Gökçebey’de ise acı daha görünür
Küçük ilçelerde sorunlar daha nettir, saklanamaz. Herkes birbirini tanır. Ama burada da tablo değişmiyor. Gökçebey’in dertleri ortada olmasına rağmen, çözüm üretmesi gerekenler ya görmezden geliyor ya da “yarın bakarız” diyerek geçiştiriyor.
Oda ve dernekler üyelerinin sesi olmak yerine, protokolde fotoğraf vermeyi yeterli sayıyor. Siyaset ise halkın nabzını tutmak yerine, sosyal medyada paylaşım yapmayı hizmet zannediyor.
Halk artık sabır değil, çözüm istiyor
Bu ülkenin, bu kentin, bu ilçenin insanı saf değil. Kim çalışıyor, kim sadece konuşuyor çok iyi biliyor.
Unutulmasın:
Halk susar ama unutmaz.
Bugün duymazdan gelenler, yarın hesap vermek zorunda kalır.
Çünkü bazı gerçekler vardır ki;
Üzerini örtmekle kaybolmaz.
Ve bazı insanlar vardır ki;
Onlara ne söylersen söyle değişmez.
O yüzden bir kez daha hatırlatalım:
Kokmuş ete tuz, yüzsüz insana söz kâr etmez.
Sağlıcakla kalınız